Kısa Süren Hasat, Köy Enstitüsünde Öğrenci Olmak / Pakize Türkoğlu
Köy Enstitüleri kapatılmamış olsaydı bugün Türkiye nasıl olurdu sorusu üzerine yapılan tartışmalara, yorumlara sanırım herkes aşinadır. Belki de çoğumuz çocukluğumuzdan beri “Köy Enstitülü” unvanı, adından daha fazla zikredilen yaşlı öğretmenlerle bir şekilde tanışmışızdır. Onların duruşlarındaki farklılığı, sağlamlığı, kararlılığı hissetmişizdir.
Köy Enstitülü bir öğretmenin öğrencisi olamadım, eğitim yıllarımda da böyle birini yakından tanımamıştım ne yazık ki. Yaşlı bir Köy Enstitülü “çınarı” ilk defa banka müdürlüğüm sırasında müşterim olarak tanıdım ve dinleme olanağı buldum. O sıra 80’lerindeydi ama benden daha genç, ilerici, aydınlanmacı, okuyan bir zihne sahipti ve daha umut doluydu. Sadece benim değil, şubemin her bir çalışanının saygısını, sevgisini kazanmış olduğunu ölüm haberini alınca daha iyi anladım.
Daha sonraki yıllarımda, kadın hakları, çevre hakları savunucusu bir sivil toplumcu olarak Köy Enstitülerinin mirasını sürdürmeye, o aydınlanma meşalesini söndürmemeye çalışan bir avuç değerli insanla tanıştım, toplantılarına katıldım, sivil toplum platformlarında birlikte çalıştım.
Ama yine de hiçbir şey bilmiyormuşum, bu yaşıma kadar cilalı bir cehaletle yaşamışım.
Pakize Türkoğlu’nun Köy Enstitüleriyle özdeşleştirdiği öz yaşam öyküsünü okurken gözyaşlarımı sıklıkla tutamadığımı itiraf ediyorum. Bu, “ne olabilirdik, ne haldeyiz”in can yakıcı biçimde farkına varma anlarının sağanakları gibiydi; boğazımdaki düğümler hala çözülmüş değil, hatta hiç çözülesi değil.
600 küsur sayfa bu kadar mı akıcı yazılır, bu kadar mı su gibi okunur?
Bugün inanılması biraz güç görünen bir EĞİTİM DESTANININ içinde yaşamak istiyorsanız bu kitabı mutlaka okuyun, okuduğunuza bir yandan çok mutlu olacaksınız eminim ama o günlere yetişememiş olmadığınıza hayıflanabilirsiniz.
İyi okumalar….
Meral Çiyan Şenerdi