Temmuz gibi bir Kasımın gölgesi, ayın ikisi:
Tanıdık bir iskelede uyandım, saat öğleye on kulaç.
Küf kokulu kırmızı bir kovada,
nefessiz aç ve susuzdum,
“yorgundum ama uykum yoktu
o uğursuz kıyıda”.
Yukarı çekilirken canhıraş,
yanaklarım paramparça, cennet pembesi,
sonumdan haberdar, kılçıklarım kırık.
Pulsuz bir şiir kadar çıplak alnım,
kocaman olacaktı yüzüm, kırış kırış,
kuyruğum incelecekti yelden bir perde gibi;
Suda bir parıltı, dip aynada bir karanlık
bir yüzgeç eksik, bir yüzgeç fazla…
sürüklenip gidecektim, bir karabatağın rüyalarında,
denizin darbelerine muhtaçtım.