Yaşam bir yolculuk aslında. Hayatın amacı; yararlı ve şefkatli olmak, fark yaratmak, katkıda bulunmak, bir şeyi temsil etmek ve yaşamış olmakla bir değişim meydana getirmek olarak anlaşılmazsa ne kadar uzun yaşanırsa yaşansın bu bir yolculuk sayılmaz.
Kendisine müdahale etmeyen, kendisini anlama ve bilme mecburiyetine tabi tutmayan insanların aslında yaşadığı bir şey de yoktur ortada. Yemek, içmek ve bunun gibi birtakım faaliyetlerde bulunmak “yaşadım demek” için asla yetmez.
İnsanın “yaşadım” diyebilmesi için önce, kendisinden yeni kendisine yolculuklara çıkması gerekir. Bu yolculuk sırasında birtakım zorluklar bekler insanı; tırnaklarına çakıllar dolar örneğin, dizleri kanar. Yolda her aşk gelir insanın başına.
Olmak, oluşmak gerek. Verili olanı sorguya almadan, bilinenlerin ötesine geçmeden, öte gereceklere yönelmeden, bazı şeyleri göze almadan, kendini uçurumlarla sınamadan kimse bunu başaramaz. Olmak, oluşmak ayrıca zaman ister. Yalnızca kendi çıkarlarına kıvrılmış olanlarsa asla olmaz ve oluşamazlar.
Yaşam Yolculuğu ’nu okurken bütün bunları düşünüyorsunuz. Kadir (Gündüz Işık) etrafında gelişen olaylar size bunları düşündürüyor. Onun Varto’dan başlayan ve değişik illerde geçen yolculuğu aslında bir anı roman. Yaşam Yolculuğu bir deney zenginliği ve bir bakıma hikayeler toplamı üstelik...
Kim olursanız olun, ne yaşamış olursanız olun şu iki şeyle karşılaşmaktan kurtulamıyorsunuz kitap boyunca: “Hayat ileri bakarak yaşanır, geriye bakarak anlaşılır.” “Evet, anlatılan bizim hikayemiz, ama yenisini yazacak olan da bizleriz.”
Kitapta sadece kendinizden bir şeyler bulmuyorsunuz. Dünyanın ve ülkemizin kim yazar ve şairlerinin ışıkları da yansımış kitaba çünkü. O yüzden o ışıklarla birlikte kendinizi daha iyi görüyorsunuz. Mümkün hayatlara, mümkün insan ilişkilerine sarkıyor aklınız. Düşucunuzda yaşanmamış aşklar, kurulmamış dünyalar belirmeye başlıyor.
Hayrettin Geçkin
(Tanıtım Bülteninden)