“Seslerin normalleştiği yerdir ev, kanıksandığı. Kavgalar, kalp kırmalar ve hatta tokatlardır ev.
Çok içe atılan hakaretlerin gitgide birikip karardığı yerdir. İçerdeki karaya rağmen aynı sofraya oturmak ve her lokmayı öfkeyle birlikte çiğnemektir. Ve lokmanın yutulamayıp boğazda dizim dizim dizilmesidir ev. Affetmenin değil, barışmanın değil, üstünü örtmelerin yeridir. Unuttum sanmaların, kendini unuttuğuna ikna etmelerin yeridir. Seslerin duvardan duvara atıldığı, çarptığı, sınırları aşıp alt ve yan komşuya indiği yerdir ev.”
Çocuklarda iyileşmeyen kelime yaraları nerede saklanır? Bizi düşüren kelimelerin acısı nerededir?
Peki seslerin? Yaşadığı zamana ait cümlelere sığamamanın, susmanın sesi; annenin en çok seni sevmeyişinin, babanın yokluğunun sesi, çat diye kırılan kalbin, yere düşen bir hayatın sesi, kapıların ardında gizlenen şehvetin, arzuyla kapanan perdenin sesi…
Figen Alkaç, hayatımızın yere düşen seslerini, kelimelerini toplayıp öyküler yazıyor. “Yanlışlıkla mutlu, kasten zamansız” öyküler. Bir çocuğun terkisine koyduğu kelimeler bütün bir hayatı anlattığı için.(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.