Bir kadın kaç parçaya bölünür? Kaç farklı imajda var olur?
Hayat onu ne kadar kendinden uzağa savurabilir?
Bir avukat, mahkeme salonunda savunmasına hazırlanıyor. Cübbesini giyiyor, yakasını düzeltiyor. Sesini kontrol ediyor, içinden savunmasını tekrarlıyor. O, hâkimin ve jürinin karşısında sesi bile titremeyen kadınlardan. Son derece başarılı, öz güvenli, korkusuz.
Bir kadın, hastane yatağında yatıyor. Vücudunda çoklu kırıklar, darp izleri, kafa derisinde kesikler. Kocası sehpanın üzerine düştüğünü iddia ediyor. O ise olanlara hâlâ inanamıyor. Utanıyor, kabullenemiyor, korkuyor.
Aile içi şiddet sarmalına yakalanmış, inkâr, korku ve sıkıntı arasında gidip gelen kadın; kocasının üzerinde kurduğu baskı ve şiddetten kurtulmaya çalışacak. Ona yardım edecek olan, polisin dinlemediği zamanlarda onu dinleyen bir yabancı veya iş dolayısıyla tanıştığı bir adam olabilir mi? Ya da aslında çok yakından tanıdığı başarılı bir avukat?
Bu roman istismarcıların, kurbanlarını iyi ve güzel olan her şeyden kopararak onları aşağılamayı; işe yaramaz, çirkin olduklarına ve kendileri olmadan hiçbir şeyin üstesinden gelemeyeceklerine inandırmayı nasıl sinsice ve ustalıkla başardıklarını gösteriyor. Yazar, özellikle her kadının bu tür psikolojik ve fiziksel şiddet karşısında farkındalığa sahip olması için gerçeği tüm boyutlarıyla ortaya seriyor. Ve kadınlara, tüm olan o “yanlış anlaşılmalar” adına, “Asla yalnız değilsiniz,” diyor.
(Tanıtım Bülteninden)