Gökyüzüyle aynı renge bürünüp Yalnızlık Bakanlığı’nı kuruyoruz.
Menekşe Gülben, kelimelerle iz bıraktığı bir evrene okurunu da davet ediyor. Her öyküde kendinizi bulduğunuz bir yolculukta onun yalnızlık bakanlığına, yıkılan kulelerine, salyangozunun kalbine, büyülü divanına konuk oluyorsunuz. Bu ilk öykü toplamı yolculuğunda onunla berabersiniz.
“Bak abla, gökyüzüyle aynı renktesin artık. Bildin mi benim dünyamı şimdi?”
“Bildim.”
Sadece bölüyordum, bazen ikiye, bazen üçe, bazen beşe. Bölerek öldürüyordum babalarımı, gelmiş geçmiş tüm babalarımı öldürdüğüm gibi, onu da dört buçuk ay önce bölerek öldürmüştüm. Vicdanımla kalbim arasında nefessiz, ışığı yakamadığım, önüme bakamadığım harabe bir yerdeyim.
Küçük, plastik bir poşetin içinde getirmişti günahlarını, ufalanmış toz halindeydi hayal kırıklıkları. “Burnundan çekeceksin,” dedi, çektim. “Beni çok seveceksin,” dedi, sevdim. “Sabah kahvemi sütle hazırla,” dedi, hazırladım. “Acılarımı vücuduma kazıdım, onların sızlamasını durdur,” dedi, durdurdum. Burnum kanadı, kalbim kırıldı, süt bozuldu. Bağırdıkça bağırdım:“Bir daha kanarsan, seni dikmeyeceğim.”
(Tanıtım Bülteninden)