Bir Gencin Acıklı ÖyküsüYazı yazmak çin okyanus sahillerine giden bir yazar, sabaha karşı danseder gibi hareketler yapan birini görür. Biraz yaklaşınca bir gencin, sahile vuran deniz yıldızlarını birer birer alıp okyanusa fırtallığını farkeder. Genç adama yaklaşır ve sorar. - Neden bu deniz yıldızlarını okyanusa atıyorsun? Genç adan şöyle cevap verir: - Birazdan güneş yükselip sular çekilecek. Onları suya atmazsam ölecekler. Bunun üzerine yazar: - Kilometrelerce sahil, binlerce deniz yıldızı var. Bunların hepsini nasıl kurtaracaksın? Ne farkeder ki der. Genç adam eğilip yerden birdeniz yıldızı daha alır, okyanusa fırlatır. - Onun için farketti ama.
Derdimi Kime AnlatsamDağın birinde bir bilge kişi yaşarmış. Herkes tarafından sayılır sevilirmiş. Gençlerden biri, bilgenin bilgeliğini kabul etmeyip maskesini düşürmek istemiş ve bir plan kurmuş. Küçük bir kuşu avucunun arasına yerleştirmiş ve bilgeye sormuş; -Söyle bilge, avuçlarımın arasındaki bu kuş ölü mü diri mi? Bilge şöyle bakmış ve demiş ki, -Evlat! Ölü desem avuçlarını açıp kuşu uçuracaksın, diri desem sıkıp öldüreceksin. Ellerinde yaşam ve ölümü birlikte tutuyorsun, gel bu kararı bana verdirme, kendin ver!
GülistanBir adam hileyle kuşun birini tuzağa düşürerek yakaladı. Kuş dile geldi, yalvardı: ''Ey ulu insan, sen koyunları, öküzleri yedin, bir çok deveyi kurban ettin. Bu dünyada onlarla bile doymadın, benimle mi doyacaksın? Eğer beni bırakırsan ben sana üç öğüt vereceğim. Bunlara uyarsan her müşkülün hallolur. Birincisini, elindeyken vereyim, eğer beğenirsen beni bırakırsın. İkincisini şu dama konarken, üçüncüsünü de şu ulu ağaçta söylerim,'' dedi. Adam kuşu sıkı sıkıya tutarak: ''Haydi söyle bakalım, eğer beğenirsem seni bırakırım,'' dedi. ''Kuşçağız ilk öğüdünü söyledi: ''Olmayacak sözü kim söylerse söylesin, inanma'' dedi. Adam öğüdünü beğenerek kuşu bıraktı. Kuş uçarak damın saçağına kondu. İkinci öğüdünü söyledi: ''Geçmiş gitmiş şeylere, kaçmış fırsatlara ah vah etme.'' dedi. Sonra biraz geriye çekilerek orada bulunana ulu ağaca kondu: ''Benim karnımda on bir dirhem ağırlığında paha biçilmez bir inci vardı. Eğer beni kaçırmasaydın o şimdi senin olacaktı.'' dedi. Bunu duyan adam ağlayıp inlemeye, saçını başını yolmaya başladı. Bunu gören kuş seslendi: ''Ben sana geçmiş gitmiş fırsatlar için ah vah edip üzülme demedim mi? Madem fırsatı kaçırdın, neden üzülüp duruyorsun? Ya öğüdümü dinlemedin yahut da sağırsın. Ayrıca sana olmayacak şeye inanma demedim mi? Benim bütün ağırlığım üç dirhem, karnımda nasıl on bir dirhem ağırlığında inci bulunabilir?'' Bunun üzerine adam kendi kendine: ''Şimdi söylediklerini daha iyi anladım. Haydi şimdi de üçüncü öğüdünü söyle bakayım'' dedi. Kuş: ''Allah için o iki öğüdü güzelce tuttun da benden üçüncüsünü mü istiyorsun? Uykuya dalmış bilgisiz kişiye öğüt vermek, çorak toprağa tohum atmak gibidir. Aptallık ve bilgisizlik yırtığı, yama tutmaz.'' diyerek uçup gitti.
Hayat Bir MucizedirHintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli herşeyden şikayet etmesinden bıkmıştır. Bir gün çırağını tuz almaya gönderir. Hayatındaki her şeyden mutsuz olan bu çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyler. Çırak, yaşlı adamın dediğini yapar ama içmez ağzındakileri tükürmeye balar. Tadı nasıl? diye soran yaşlı adama öfkeyle acı diye cevap verir. Usta gülerek çırağı kolundan tutar ve dışarı çıkarır. Sessizce az ilerideki gölün kıyısına götürür ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyler. Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken, usta aynı soruyu sorar. Tadı nasıldı?
Kadının Ruh HaliSevildiğini hisseden kadın kadar çekilmez bir şey yoktur.. Kadının gerçekte, namert ve tehlikeli olan tabiatı, öyle bir safhada, adeta öldürücü bir mahiyet alır. Yabani kedilikten, zehirli yılanlığa geçer ve gitgide, hayalimizin ölçemeyeceği kadar derin, nihayetsiz ve tuzlu kötülük denizinde, gülerek çırılçıplak yüzmeye başlar.
Mutluluğun YanıbaşındaUzakdoğu'da bir budist tapınağı, bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul ediyordu. Burada geçerli olan incelik, anlatmak istediklerini konuşmadan açıklayabilmekti. Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, o yüzden kapıda herhangi bir tokmak, çan veya zil yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki budist, kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan sonra söz'süz konuşmaları başladı. Gelen yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu..
Ölüme Meydan Okuyan AdamSavaşın en kanlı günlerinden bir gün..Asker, en iyi arkadaşının az ilerde kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Asker teğmene koştu: -Teğmenim, fırlayıp arkadaşımı alıp gelebilirmiyim? Delirdin mi? der gibi baktı teğmen. -Gitmeye değer mi? Arkadaşın delik deşik olmuş.. Büyük olasılıkla ölmüştür bile. Kendi hayatınıda t