Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı'nın (TESEV) 2008 yılında yayınladığı ‘Kürt Sorununun Çözümüne Dair Bir Yol Haritası: Bölgeden Hükümete Öneriler' başlıklı bir raporla ülkemizde ‘Kürt Sorunu' deyimi altında bir sorunun yoğun tartışması başladı. 2009 yılından itibaren AKP hükümetinin ‘Demokratik Açılım' politikası ile bu tartışma resmileşti. MİT ile PKK'nın çekirdeğini oluşturduğu Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) temsilcilerinin görüştüklerine ait olduğu iddia edilen bir ses kaydının 3 Eylül 2011'de internette yayınlanması ve nihayet 2013 yılından itibaren AKP iktidarının HDP üzerinden terör örgütü PKK'nın lideri Öcalan ile İmralı Adasında sürdürdüğü ‘Barış' için müzakere politikaları, bu tartışmayı olağanüstü alevlendirdi.
Her şeyden daha önemlisi; ülkemizde büyük insan kayıplarına, ağır maddi zararlara, Doğu ve Güneydoğu bölgesinden büyük kentlere göçe, bu bölgede sosyal hizmetlerin aksaması, yatırımların engellenmesi vs. gibi ekonomik, siyasi ve sosyal sorunlara neden olan PKK terör örgütü, varlığını ve insanlık dışı terör eylemlerini bu soruna dayandırmaktadır.
Geleneksel Türk milliyetçileri ve merkez sağ politikacıları, "Kürt" etnik temelinde böyle bir sorunun varlığını kabul etmemekte, sorunun sadece "terör" sorunu olduğunu söylemekteler.
18 yıldır Türkiye'yi yöneten, Müslüman Kardeşler (İhvan) siyasi İslamcı hareketin Türkiye'deki temsilcisi AKP; önce bu sorunun varlığını kabul edip, terör örgütü PKK'nin lideri Öcalan ile "Barış" yönünde müzakere ederek çözüm ararken, 2015 Temmuz ayından itibaren sorunu sadece terör sorununa indirgeyip PKK ile mücadeleye hızlı bir dönüş yapmıştır.
Türkiye Cumhuriyetini kuran, günümüzde "Sosyal Demokrat" bir politika izleyen ana muhalefet Partisi CHP, bu sorunun varlığını kabul etmekte; tıpkı terör örgütü PKK ile arasına mesafe koymayan Halkların Demokratik Partisi (HDP) gibi o da bu sorunun "Demokratikleşme" ile çözülebileceğini savunmaktadır.
Türkiye'de sosyalizmi amaçlayan, sosyalist, komünist vs. gibi kavramlarla kendilerini tanımlayan solcuların büyük çoğunluğu ise "Kürt sorunu" denen soruna "Ulusal Sorun" açısından yaklaşmaktalar; sorunun çözümünü ise Kürt Halkının Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı "Ulusal Kurtuluş" mücadelesinde görmekteler.
Ülkemizde gerçekten bir ‘Kürt Sorunu' var mı? Böyle bir sorun yoksa bu sorunun var olduğu iddiası ile ne amaçlanmaktadır? Varsa; bu sorun nasıl tanımlanmalı, nasıl çözülmelidir?
(Tanıtım Bülteninden)