"1923 sonrası Türk şiiri, bir bakıma Türkiye'nin siyasi tarihidir. Türkiye koşullarında emperyalizme, ağaya, ağalık düzenine, emek sömürüsüne, burjuvaziye, faşizme, antidemokratik yasalara ve bu yasaların uygulanmasına karşıysanız ve aynı zamanda emekten, demokrasiden, eşitlikten, barıştan, işçi sınıfından, bireyden, tam bağımsızlıktan, ulusal kurtuluş savaşlarından yanaysanız, bu amaçla çalışmalar yapıyorsanız; bu duruşunuzu partide, sendikada, yürüyüşte, mitingde, grevde eyleme dönüştürüyorsanız; şiirde, hikâyede, romanda, karikatürde, resimde, heykelde içerik olarak ortaya koyuyorsanız komünist diye nitelendirilirsiniz. Ne yazık ki hep öyle olagelmiş, halka yeni bir gelecek, yeni bir yaşam biçimi öneren bütün şairler (sanatçılar) suçlanmış, gözaltına alınmış, yıllarca Ağır Ceza Mahkemelerinde yargılanmış, tutuklanmış, sürgüne gönderilmiş, kitapları toplatılmış, düşüncelerini söyleme hakları ellerinden alınmış, iş bulamaz hale getirilmiş, yalnızlaştırılmışlardır. Bu yoğun baskılar, elbette şairleri susturamamış; her türlü antidemokratik siyasi yaptırımlara karşı insan onurunu savunan direniş kesintisiz
sürdürülmüştür.
Evet, şairler 1960'lı, 1970'li yıllarda yaşanan cehennemi gördüler ve susmadılar. Böyle olduğu için 1923'ten bu yana yazagelen şairlerin Marksist eğilim gösterdikleri, yazdıkları şiirlerin de Marksist içerikli olduğu saptaması yapılmıştır. Bu kitapta söz konusu saptama irdelenmiş, tarihselliği içerisinde Marksist eğilimli Türk şiirinin gelişiminin izi sürülmüştür. Özellikle1970'li yıllarda varılan noktanın altı çizilmiştir. Bu çalışmada söylenenler, toplumcu anlayışa yönelik bir uyarıdır aynı zamanda. Dahası Marksist eğilimli şiirin yeniden tasarlanmasını önermektedir.
(Tanıtım Bülteninden)