Türkler, hep saldırıya uğramışlardır. Bu da Türklerin gücünden korkulduğunu gösterir. Avrupalıların şuuraltında Türkleri Anadolu topraklarından sürülüp çıkarılması yatar. Bunun adı “Şark Meselesi”dir.
Şu tez hep işlenmiştir: Avrupalılar Türkler derken Müslümanları kastediyor. Hayır, Müslümanları kastetmiyorlar, Türkleri kastediyorlar. Avrupalının Araplar üzerine sözlerine niçin rastlamıyoruz? Hıristiyan Batı’nın tahammül edemediği unsur, Müslüman Türklerdir. Türk olmayan Müslümanlarla ve Müslüman olmayan Türklerle problemleri yoktur. Musevî ve Hıristiyan Türklerle ve Araplar ile gayri Türk Müslümanlarla dostturlar. Araplar da Müslüman olarak kurmuşlardır. Arapların, İspanya’nın birçok devlet ve beylikler kurduğu unutulmuştur.
Özellikle Balkan halkları Türkler vasıtasıyla Müslüman oldukları için onlar “Türk” görülmüşlerdir. Ama Türklere düşmanlık Müslüman oldukları için değildir.
Maalesef Türkler arasında da Müslümanlık ve Türklük karşı karşıya getirilmek istenmiştir. Türk müsün Müslüman mı sorusu icat edilerek, bâzı Müslümanlara ‘Türk’üm demenin günah olduğu fikri aşılanmaya çalışılmıştır. Dünyada milliyetler var. Milliyetin varlığı da Kur’ân-ı Kerîm’in buyruğudur.
Hucurât suresinin 11. ve 12. Ve 13. âyetlerini okuyalım:
“Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.” (Hucurât, 49/11)
“Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir. (Hucurât, 49/12)
“Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O'na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.” (Hucurât: 49/13)
Türkler hiçbir zaman ırkçılık gütmemişler, bütün unsurları kendi içinde bütünlemişlerdir.
Kitabımızda Türk milliyetçiliği ve Ülkücülük, Türklük ve İslâmlık konuları ayrıntılı ele alınmakta, yanlış fikirler bir bir sergilenmektedir. Kendini inkârın aslında kimlerin oyunu olduğu gösterilmektedir. Kitabın sonunda, eserde geçen isimlerin hayat hikâyelerini verdik ve bazı kavramları açıkladık. Meselelerin bu derinlikte ilk defa ele alındığı bir kitap yayınladığımızı düşünüyoruz. Kitabımızda, zihninizdeki pek çok soruya cevap bulacağınızı umuyoruz.
(Tanıtım Bülteninden)
Kapak Tasarımı: Ercan Portakal