Deniz, Melike, Leyla ve Ayşe Mine…
n
Acının, sancının, adına kader denen her türlü yaranın üstüne toprak atıp tohum eken kadınlardı. Hepsinin hikâyesi bambaşka olsa da yükleri ağır, yokuşları fazlaydı. Yolculuğa ortak olan her ne varsa geçmiş ve geleceğe dair, sırtlarından bir bir inecek, yangın yerinde yeşeren bir ormana dönüşecekti.
n
Dört duvarı, Aşiyan’ı olan Deniz…Eski hikâyeleri, çiçekleri ve plaklarıyla, babaannesinin öğrettiği gibi yaşamaya ve mutlu olmaya gayret eden, dirençli ve güçlü bir kadındı o. Babasının anlattığı masallara inanırmış lakin artık masallara inanmıyordu. Çünkü babası öldürülen çocuklar masallara inanmazdı. Çünkü o bomba bir kez daha patlamıştı, Deniz aşiyanına kapanmıştı. “Aşiyan”, yarattığımız duvarları vura vura yıkmanın coşkusunu kalbinizde hissettirecek!
n
Kariyerinin zirvesinde, yetenekli bir oyuncu Melike. İlk tiyatro oyununun ilk provasında Leyla’yla tanıştığında kendini çocukluk ve gençlik travmalarının merkezinde bulacağını düşünmemişti. Çünkü kırılmış bir kadındı Leyla da. Onun da hüzünleri, sırları, hevesleri, yaşanmamış yılları vardı. “Manik Atak”, sürprizleriyle ve coşkusuyla, içinizdeki dönme dolapları harekete geçirecek!
n
Ataerkil bir ailenin ortanca çocuğu olarak büyümüş, herkese yardım eden ancak kendi yaşamını ıskalamış, yaşam koçu olan bir kadındı Ayşe Mine Salihoğlu. Başka bir deyişle, “Koçum Abla.” Her zaman olduğu gibi o gün seminerde konuşmacı olarak yer alacak; insanlara, yüzlerini güneşe dönmelerini söyleyecekti. Ama bu defa işler tahmin ettiği gibi gitmeyecekti. Sahneye çıkmadan saniyeler önce aldığı telefonla seminerin, belki de yaşamının seyri değişecekti… “Ortanca”, kendi kabuğunuzu kırmanızı, görünmezlik pelerinini üzerinden atmanızı sağlayacak!
n
n
(Tanıtım Bülteninden)
n