Hedef, illa ve her şeye rağmen “Müslüman” kadroların yönetmesi değil, evet Müslüman kadroların, ama mutlaka İslâmî hükümlerle ve adâletle yönetmesi olmalıdır. Zaten böyle yapmadıklarında akîdevî bir sapma da yaşanmakta ve Allah’ın tehdidine muhatap olunmaktadır. Müslüman’ın siyasal alandaki hedefi, kulluk eksenli bir hayat tasavvuru içinde sadece Allah’a kulluk yaparak, O’nun rızasını kazandıracak tavizsiz İslâmî mücadele ile toplumsal dönüşüme vesile olarak, Allah’ın vaat ettiği İlahi yardımını celp etmeye çalışmak (Muhammed Suresi, 47/7), Allah’ın hükümlerine dayalı İslâmî adâlet sisteminin gelmesine zemin hazırlamak olmalıdır. Doğru ve sahih bir din anlayışını topluma taşıyabilmek için, toplumun vahyîn belirleyiciliğine ve tevhidî akîdeye doğru dönüşümüne vesile olabilmek için, öncelikle hiçbir şartta ve hiçbir gerekçeyle taviz verilmemesi gereken ve değiştirilemez, terk edilemez vahye dayalı temel ilke ve değerlerde ısrar eden, vahyîn şâhidliğini âdil ve emin bir kimlikle ortaya koyan dâvetçi kadrolara ihtiyaç vardır.
Kendilerini, bâtıl kavram ve modellere bulaşmadan özgün İslâmî kavramlarla tanımlayan, bu durumdan bir eziklik ve kompleks duymayan, vahyîn getirdiği kavram, ilke ve değerleri eylem ve söylemlerine egemen kılmaktan ve bunları bıkmadan, yorulmadan sürekli yaşayarak topluma taşımaktan usanmayan ve utanmayan, tam tersine onur duyan şahsiyetli müslümanlara ihtiyaç vardır. İstikrarlı, zikzak çizmeyen düşünce seyri ve süreklilik arz eden çabalarıyla istikametini bozmadan yürüyen örneklerin çoğalıp yaygınlaşmasına ihtiyaç vardır. Egemen şirk sistemi ve kurumlarıyla uzlaşmaktan, bütünleşmekten uzak duran, dünyevîleşmeye pirim vermeyen, bedeli neyse ödemeyi göze alarak, köklü bir inkılâpla tevhidî toplumsal değişimin gerçekleşmesi için çaba göstermekte ısrarcı olan, Müslüman öğrenci, aydın, entelektüel ve akademisyenlere olduğu kadar, yine aynı özelliklere sahip esnaf, tüccar, çiftçi, işçi vb. halktan insanlara da ihtiyaç vardır. Toplumun örnek alacağı, emanete riâyetkâr, doğru sözlü, ahde vefalı, iffetli, izzetli, âdil, emin ve güvenilir müslüman şahsiyetlere ihtiyaç vardır. Mekke'deki "Muhammedü'l Emin" örnekliğini çağımıza taşıyarak vahye şahidlik yapan güzel ahlaklı ve adaletiyle güven veren İslamî şahsiyetlere ihtiyaç vardır. İnandığı değerleri, hiçbir dünyevî menfaat karşılığında satmayan, akîdesini ve ilkelerini hiçbir hesap korku ve endişe ile terk etmeyen muvahhidlere ihtiyaç vardır.
(Tanıtım Bülteninden)