YALNIZLIK, AYNI ZAMANDA ÖZGÜRLÜĞÜN DE OLDUĞU YERDİR. BAŞKA BİR DEYİŞLE, ÖZGÜRLÜĞÜN BEDELİDİR.
Dişilik ve onun yakıcı enerjisi; güzelliği, gücü, ışığı... Ve bu güçle kendi cenaze törenlerinde söz alarak, tutkuyla ve tarihin onları marjinalleştirmesine duydukları öfkeyle, suçlama niteliği taşıyan bir veda konuşması yapan kadınlar...
Concita De Gregorio’nun Dora Maar gibi çocukken ya da Amelia Rosselli gibi ergenken yüz yüze geldiği veya büyüdüğünde tanımadan tanıştığı ve daha sonra eserlerinde aradığı kadınlar: Carol Rama, Nise da Silveira, Vivian Maier, Silvina Ocampo, Maria Lai, Lisetta Carmi ve daha birçokları.
Hepsi böyle tanınmış değiller, hatta çoğu zaman çıkmaz sokaklarda kaldılar, yasaklandılar, dışlandılar, geride bırakıldılar. Zamana, geleneklere, topluma göre önde oldukları için, erkek egemen dünyanın gözünde bir kara leke haline geldiler. Ve şimdi her biri bize veda ederken gerçeği iletmek için ayağa kalkıyor. Herhangi bir erkeğin “bir şeyi”, bir niteliği olmaya mahkûm edilen kadınlar bu sayfalarda saklandıkları gölgelerden ışığa çıkıp seslerini geri kazanıyor.
Söylenmemiş Son Söz, hikâyelerin ötesine geçerek, kadınların sesiyle günümüzün en can alıcı sorusuna yanıt arıyor: İnsanlık nereye gitti?
(Tanıtım Bülteninden)