“Orkidenin siyahı mı olur demeyin. Doğada ender bulunan bir çiçekten bahsediyoruz. Ölüm Çiçeği!”
n
n
Ve bir gün…
n
Gazeteci refleksi ya; güne başlama ritüelimiz, olan biteni takip etmek… Bundan yaklaşık üç yıl önce bir haber çarptı gözüme: “Kadın cinayetleri son 20 yılda yüzde 1400 arttı!”
n
Bu noktada toplum olarak bilinçlenmenin ne derece yavaş olduğunu, toplumun duyarsızlığını hatta cahilliğini düşündüm o gün. Devamında gelen birkaç saat boyunca tecavüzler, kadın cinayetleri, çocuk gelinler, okumasına fırsat verilmeyen kardelenleri düşündüm. Düşündüm ki toplumda bu konuda birkaç cılız ses harici hiçbir şey yok.
n
Neden mi cılız ses diyorum? Çünkü çıkan sesler çoğu zaman ulaşması gereken yerlere ulaşmıyor. Toplumun bu konudaki bilinçlenmesi de ya yok ya da çok yavaş. Hemen akabinde bir karar verdim:
n
Artık bu konuda sert bir dile ihtiyaç var.
n
O günün ardından yaklaşık iki yıl boyunca elinizde tuttuğunuz bu kitabı tasarlamakla geçti. Bir yandan mesleğimi icra ederken bir yandan da kadına yönelik şiddetin haberleriyle yüzleştim.
n
Mesleğim boyunca attığım ilk adımlar da heyecanının yanında birtakım zorluklar getirdi. Bu, elinizde tuttuğunuz kitap için de geçerli elbette ki…
n
Sonuç olarak, birileri haykırmalı… Birileri haykırırken, birileri de “Nasıl olsa o haykırıyor.” Diyerek susmamalı. O birilerinin üzerine, birileri daha eklenmeli.
n
Ta ki hepimiz öğrenene kadar.
n
Siyah Orkideler’e gerek kalmayana kadar!
n
n
(Tanıtım Bülteninden)
n