Aynı ev, aynı aile, birbiri için çarpan iki ayrı kalp.
Baran’ın yıllar sonra eve dönmesinin ardından, aklıyla kalbi arasında savaşta kalan Açelya, aynı evin içinde uzak durmaya çalıştığı Baran’ın günden güne sınırlarını ihlal etmesiyle sarsılır. Baktığı, gördüğü her yerde Baran vardır artık… Ondan kaçabilmek de saklanabilmek de imkânsızdır.
Baran’ın ondan ne istediğini biliyordur fakat yaşananlar yüzünden ona hem kırgın hem de kızgındır. Yine de hislerine söz geçirmesi kolay olmayacaktır zira Açelya’yı geri kazanabilmek için her yolu deneyen Baran pes etmemekte kararlıdır.
Tüm bunlar olurken, kapkara bir kışın ve zorlu bir sınavın onları beklediğini fark edemezler...
Geçmişte yaşananlar gün yüzüne çıktığında akıllar karışacak, kalpteki sevginin yerini şüphe alacak ve Demirdağlı ailesindeki herkes kendini bir çıkmazın içinde bulacaktır.
Açelya yoktu.
Öyleyse Baran da yoktu.
Onunla beraber ben de kaybolmuştum.
Sayamadığım kadar çok gün ve gece
devrilmişti yokluğunun üstüne.
O gittikten sonra çok yağmur yağmıştı yeryüzüne,
hiçbirinin içimdeki yangını söndürmeye
gücünün yetmeyeceği yağmurlar…
Koca bir nehre dönüşseler ve
içine düşüp boğulsam bile.
Onu izlerdim uzun uzun… Başımı yastığının yanındaki boşluğa bırakıp ona baktığımı, kendimi tutamayıp
saçlarını okşadığımı, parmak uçlarından öpecek kadar hasret kaldığımı bilmezdi.
Bazı geceler yüzündeki o ağlamaklı ifadeyi izlerken, gözyaşları içinde uyuyakaldığını fark edip sıkardım yumruklarımı. Sonrasında uyuyamazdım geceler boyu…
Ama o, bunların hiçbirini bilmezdi.
(Tanıtım Bülteninden)