Bence, dünya var olduğundan bugüne değin insan ne yaptıysa içindeki yalnızlığı yok etmek için yapmıştır. Âdem, Havva'yı neden buldu? Savaşların, barışların, buluşların ana kaynağı insanoğlunun kendi içindeki yalnızlığı öldürme isteği değil midir? Sevdiğine koşmak, bir bakıma içindeki yalnızlığı eritebileceğin kişiye koşmak anlamına gelmiyor mu? Sevmediğin birinden kaçmak da seni yalnızlığa iten birinden kaçmak demek değil midir? Bu küçücük çocuk neden sıkı sıkıya sarılır annesinin eline? Bu kız, bu oğlan neden sarmaş dolaş gezinirler? Biraz önce önümden geçen yaşlı, romatizmalı karı koca neden sarılmışlardı birbirlerinin beline? Aşk mıydı?
Herkes kendi yalnızlığından kaçıyor. Herkes panik halinde tutunacak bir el, bir kol, sıcak bir beden arıyor. Bir ses, bir kıpırtı, bir soluk...
Kim ne derse desin, yalnızlığın katı soğukluğunun en az duyulduğu yer gözaltıdır. Yalnız olmadığını insan gözaltındayken kavrar. Varlığın tüm seslere açıktır, tüm devinimlere. Dışarıdayken duyamadığın pek çok sesi algılarsın. Binlerce kez görüp de etkilenmediğin devinimlere, binlerce yorumlar yaparsın. Başkalarının acıları, sevinçleri istemesen de sıvanır her yanına. Çoğalır, çoğalır, çoğalırsın.
Aysın Uğur Kezer, Sevgiye Yürek Gerek adlı bu kitabında, 12 Eylül 1980 darbesini öncesiyle sonrasıyla sorguluyor. Takipler, sorgular, işkenceler, tutukluluklar... Bir "karabasan" dönemi Seçil'in dünyasından okurlara ulaştırılıyor. Özellikle de insan ve toplum yaşamındaki derin sarsıntıları, aile kurumunu, kadın-erkek ilişkilerini sorguluyor.
Sayfa Sayısı: 160
Baskı Yılı: 2012
Dili: Türkçe
Yayınevi: Kurgu Kültür