Cumhuriyet dönemi sanat tarihimizin sıradışı figürlerinden biri olan; yirmi yıl önce kaybettiğimiz sanat tarihçisi ve eleştirmen Sezer Tansuğ’un, en önemli eseri sayılabilecek, adeta bir kült haline gelmiş, yayınlandığı günden bu yana sürekli polemik konusu olmuş Şenlikname Düzeni adlı kitabı, 1961 yılındaki ilk yayınlanışından neredeyse 60 yıl sonra yeniden okurla buluşuyor!
Tansuğ’un, 3. Murad Surnamesi minyatürlerinden hareketle kaleme aldığı Şenlikname Düzeni, öne sürdüğü tezle çığır açıcı bir keşfi ortaya çıkaran, bugün de sanat tarihi literatürümüzdeki önemini yitirmeyen temel bir metin.
Osmanlı minyatür sanatındaki etkilere ve tarihi devamlılığa dair ilk inceleme olan Şenlikname Düzeni, görsel geçmişimizi, Osmanlı sanatını, duygu ve düşünce dünyasını, minyatürün zaman ve mekan algısını, eşzamanlılık ilkesini, plastik sanatlarda geleneğin payını incelerken, bir çevredeki dünya görüşünün, hayata bakışın, tasvir sanatıyla ilişkisini görmeye ve göstermeye; eser ile arkasındaki hayat ilişkisini birinci dereceden önemseyerek, sanatımıza uygulamak üzere kendi ilke ve yöntemlerimizi bulmaya yönelik atılmış önemli bir adım. Aradan geçen 60 yıla rağmen tazeliğini ve özgünlüğünü koruyan bir eser.*Sezer Tansuğ’un Şenlikname Düzeni tekrar tekrar okuduğum, beni çok düşündüren bir kitaptı. Perspektif meselesi üzerine akıllıca birtakım mülahazalar vardı. (...) Sezer Bey’in sorusu buydu. Harika bir soru, ben vuruldum bu soruya. O kendine göre, Tanpınar’ca ifade edeyim, çünkü öyle anlamıştım ilk okumamda, daha organik ya da bütünlüklü bir dünyanın, insanının zamanı ve mekânı içinden yaşamasının yansıtılması gibi bir cevap veriyordu. (...) İlginç bir cevap, en azından düşündürücü, hala beni düşündürüyor.*- Cemal Kafadar
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.