‘Kayzer arzusunu yazdı, bilirim ki Mesih`in çarmıha gerildiği haç sizin hazinenizdedir. Yıllardır oradadır; bize geri gönderiniz, Pazar günü onu kabul eyleyelim; matem tutanlar yüzlerini ona sürsün, onun karşısında O`na yansınlar!` Hosrev Kayzer`e cevabında şöyle yazdı: ‘İyi din oldur ki akılla beraber ola, aklın karşısında durmaya! Matem tutan halkın peygamberini çarmıha germişlerdir! Onlar kabul eyliyorlar ki peygamberleri Tanrı`nın oğludur! Sanırlar ki darağacında gülüyordu! Şayet oğul babasının yanına gidecekse ne gam! O çürük tahtaya ne hacet! Yaşlı bir adam böyle söyler, Kayzer güler. İsa`nın haçını kıymetsiz bilen Şâhlar onu hazineye kaldırdılar. Eğer ben bir tahta parçasını İrân`dan Roma`ya gönderirsem cümle cihan bana güler! Mobedler sanıyorlar ki ben Hristiyan ve Sukuba oldum! Her şeyden öte bunun için arzunu yerine getireceğim!` Şîrûye, adamın birini zindana babasının yanına gönderdi ve onun kötü işlerinden şevke etti, serzenişleri arasında şunu dile getirmiştir: ‘Kayzer`in sana yaptığı bütün iyilikler karşısında sen ona iyilik etmedin! O sana kızını verdi ve İsa`nın haçını senden istemesine rağmen sen onu vermedin! O haçın senin hazinende bulunmasında ne gibi bir fayda var!?` Hosrev-i Pervîz şöyle cevap verdi: ‘Ben bu işte bir fayda ya da zarar görmüyorum. Bunu dile getiren sensin ki bunu da Hristiyanlardan işitiyorsun! Hayret ediyorum; Kayzer gibi şerefli ve yiğit bir adam, çevresini bilgelerin, feylesufların, Mobedler`in sardığı bir kimse ölmüş bir adamı Tanrı belliyor! Şu kuru, çürümüş tahtayı istiyor! Şayet o beyhude haçı Tanrısı ise, kendisi bizim hazinemizden, tıpkı Mesih`inin dünyadan gittiği gibi aniden gider!`
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.