Sonra bazı kelimeler var ki o kelimeyi yaşayanlar için heyecana, mutluluğa, endişeye veya korkuya sebep olabilecek güçtedir: savaş gibi, kıtlık gibi, esaret gibi, tehcir gibi, hürriyet gibi, kitap gibi, kalem gibi, mektup gibi, kartpostal gibi… Evet bir dönem kartpostallarla iletişim kurulurdu. Kartın önünde bir resim, arkasında kısa veya uzun bir metin. Genel itibarla kartı gönderen bulunduğu şehrin veya aynı şehirde bir mekânın resmini yollardı: kâh bir cami, kâh bir manzara, kâh bir portre veya kalabalık bir mekan. Bu resimler fotoğraf makinesiyle çekilebildiği gibi bir ressamın elinden de çıkabilirdi. Televizyonun olmadığı zamanları hayal edin… Evin en renkli tarafını o vakit bir kartpostal oluştururdu. Hâliyle telefon da olmadığından bir hasret çöktüğünde adamın yüreğine, ilk bir kartpostala bakmak sonra harfi harfine her yazılan ezber ediliyormuşçasına tekrar tekrar okunurdu. O dönemi az çok yaşayanlara, geçmişi özlemelerini çok görmeyin. Yaşasaydınız siz de özlerdiniz.
Biz de belki biraz da hasret giderme adına bir kartpostal kitabı hazırladık: Osmanlıca Kartpostal Kitabı.
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.