Ömer Hayyam, bir filozof, bir hekîm, bir astronomi bilgini ve çok değerli bir matematikçi. Ve Ömer Hayyam rubai türündeki şiirin dünyadaki en ünlü, en değerli şairi.
Bir şair; ama birçok şairin, şiirlerini ona mal ettiği bir şair.
Bir şair; ama pîr şair.
Hayyam’ın yaklaşık 1050 yıl önce söylediklerini söylemek için bugün bile cesaret gerekiyor. Buna rağmen,
Biz gidince şaşırıp kalmıştı zaman
Yalnız biri delinmişti, yüz inciden
Yazık ki yüz bin güzel ve derin anlam
Söylenmedi halkın bilinçsizliğinden
Diyebilen bir şairdir.
Ömer Hayyam, rubailerinde dinsel kuralların dayatmacılığında yaşamı sevimsizleştiren dinsel bağnazlığı sorgular; dinci yobazları eleştir. Onun için önemli olan bu dünyadaki yaşamdır. Bu yüzden şiirlerinde öteki dünyayı düşünmeden en güzel şekliyle yaşamayı salık verir. Yaşamı zevkle yaşamanın en önemli aracı da şaraptır. Özellikle la’l şarap. Şarap içmek ve şarap simgesel anlamlar taşıyabilir mi? Taşıyabilir. Ama nasıl yorumlanırsa yorumlansın hep aynı noktaya varılacaktır: Bu yaşam, bir anlıktır; o zaman olabildiğince keyfini çıkarmak gerekir.
Hayyam, öteki dünyada var olduğu kabul edilen ve vadedilen bütün güzellikleri bir yana iterek der ki “vadedilen vadeli güzellikler sizin olsun! Bana bu dünyadaki peşin güzellikleri verin yeter.” Neler mi o güzellikler? Güzel bir doğada güzel bir sevgiliyle çeng (ud benzeri bir çalgı) eşliğinde şarap içmek… Neredeyse 1050 yıl öncesinin bu özlemleri bugün de geçerli değil mi?
Bu kitaptaki rubailer, olağanüstü bir zekâ, birikim ve gözlemin ustaca şiirleştirdiği; yaşamdan tat alma ve yaşama bağlılık haplarıdır. YIRTILSIN GECENİN ETEĞİ!
(Tanıtım Bülteninden)