Gerçek Troyalılar unutmaz. Gerçek Troyalılar birbirini asla yarı yolda bırakmaz.
Eski savaş bir kez daha alevlenirken Mara, Troya’dan ve kaderinden çok uzaktaydı.
Laomedon’a döndüğünde Meadros’la eski düşmanı Penelop tarafından esir alınmıştı ancak o artık bir kutsal gelin değil, Troyalı Mara’ydı. Her ne pahasına olursa olsun, Rae’ye geri dönüş yolunu bulmak zorundaydı.
Zincirlerini kırmalı, uzak denizlere açılmalı ve kendini Poseidon gibi yüzerken bulmalıydı.
Geri dönmeyi başardığında ise Koruyucu Tanrısı gibi kalbini çalan şehir de savaşın eşiğindeydi.
Tanrıların Şehri, bizzat Tanrılar tarafından kuşatılmıştı.
Olympos’un buluttan merdivenleri kanla ıslanırken Mara’nın artık tek düşmanı Apollon değildi. Tüm Olympos karşısında
dikilirken sadece kendisi için değil, Troya ve âşık olduğu
Tanrı için de savaşması gerektiğini biliyordu. Troya için. Troyalı Rae için.
“Seni sonsuzluk kadar seviyorum, “ diye fısıldadım ona.
“Sonsuzluğun hangi tarafında olacağımız umurumda bile değil.”
Troyalı Mara için...
(Tanıtım Bülteninden)