Bir tohum olarak, küçücük bir damlacık olarak başlar her yaşam döngüsü. O tohumun, o damlanın içinde öyle inanılmaz bir güç vardır ki, bir hayatı yaşayıp onun içinden geçip gidecek bütün potansiyelleri barındırır.
Zamanı geldiğinde birer birer açılmalıdır o tohumun içerikleri, zorlamadan ama aynı zamanda engellenmeden. Kim bilebilir ki hangi tohum, hangi güzellikleri, hangi kıymetli özellikleri kendi içinde saklamakta?
Bir fark yaratmak, dünyaya, yaşama sihirli bir dokunuşla iz bırakmak sevdası vardır her bir tohumda. Bu dürtü, üzeri ne kadar örtülse de tıpkı kalp atışı gibi, varoldukça atar ve bekler sabırla; sırası gelecek ve o sihirli dokunuşu kendisi de gerçekleştirecektir.
Sonra o tohum büyüdükçe, giderek serpilip kendini gösterdikçe, yavaş yavaş gölgelenir yolu, güneş ışıkları ulaşamazolur ona. Ama o tohumun tamamen açılıp bütün güzelliğiyle var olabilmesi için, ne kadar da ihtiyacı vardır güneşe, ışığa, suya, toprağa, havaya.
Belki de olması gereken budur. Bir parça gölgelenmeli yol, güneş biraz gizlenmeli hınzırca. Belki gölgede de var olmayı, güçlenmeyi, sağlamlaşmayı öğrenmeli tohum; hiç yılmadan, vazgeçmeden.
(Tanıtım Bülteninden)