"O sırada ağacın karanlık gölgesine sinmiş olan uğursuz uzun karaltı Nil'in iki adım önünde beliriverdi. Nil korkuyla geriledi. Yaşını kestiremediği karanlık yüzlü adamın elinde bir bıçak vardı. Nil o an öleceğini düşündü...Sıradan evhamları olan sıradan endişeli bir anneyken bu karanlık ve ıssız parkta eli bıçaklı karanlık bir adamla aynı sahnede ne işi vardı?"Loş bir koridora benzettiği 90'lı yıllar Nil'in anne olup oğluyla birlikte kabuğuna çekildiği yıllardı. Anneliğin saklı seçeneklerinden birinin yalnızlık olduğunu da o zaman öğrendi. Böylece ilk defa kendisiyle tanışma fırsatı buldu. Hatta çocukluğuyla yüzleşip içindeki çocukla yeniden barıştı.Çocukluk zaten kağıttan bir gemiydi. Nil bazen o geminin kağıttan olduğunu unutuyor ve tehlikeli sularda onunla yüzmek istiyordu. Bata çıka yol aldığını zannederken sürekli başladığı yere dönüyordu... Ta ki 1999 yılına kadar. 1999 yılı sadece Nil'i değil, Türkiye'nin atan nabzı İstanbul'u da derinden sarsan olaylara sahne olacaktı.
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.