Psikanaliz açısından, Freud sonrası kuşakta, özgün çalışmalarıyla ilgi çeken Karen Horney'in Freud’un teorisiyle ilişkisi, Marx’ın Hegel felsefesiyle ilişkisine benzer: Freud’un kuramını temel alırken, onu eleştirmekten de geri durmaz. Freud’un görüşlerine daha insani bir yön kazandıran, kültürel ve sosyal farklılıkların etkilerini gözeten bir yaklaşım geliştirir.
Kadın psikolojisi üzerine yoğunlaşan Horney, "Asıl hedef, insanı kendini gerçekleştirmesine götüren güçlerin özgürleştirilmesidir,” diyerek psikanalize farklı bir bakış açısı getirmiş, bu yapıtında kapsamlı bir biçimde derlediği nevrozlar hakkındaki çalışmalarıyla literatürde yeni bir çığır açmıştır. İnsanın enerjisini kısıtlayan nevroz durumlarını ve durumun tezahürlerini, görkem arzusunu, ideal benliğin baskısını, içsel buyrukların zorbalığını ortaya koymuş, kendimizi gerçekleştirmek yerine bizi zorlantılı davranışlarla istemediğimiz hayatlara mahkûm kılan modelleri tanımlamıştır: Çevresi üzerinde baskı kuran genişlemeci tip, içe kapanarak ortamdan kendini silen tip; başkalarına bağlanan tip ve insan ilişkilerinden uzaklaşan kopuk tip... Nevrozlar ve İnsan Gelişimi sadece uzmanlara değil, ruhsal sıkıntılarının kökenlerini araştıran okurlara da yönelik yetkin bir çalışma.
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.