Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma tarafından hazırlanan ve uzun süredir yayınlanması merak ve heyecanla beklenen Müslümanların Tarihi isimli eser 5 cilt olarak yayınlandı. İslam Tarihi üzerine çalışmalarıyla bilinen ve 40 yılı aşkındır hem yetiştirdiği öğrenciler hem de yayınladığı kitaplarla onbinlerce kişi üzerinde önemli etkileri olan İhsan Süreyya Sırma Hoca, 'hayatının eseri' mesabesinde olan çalışmasını tamamladı ve bu değerli eser Beyan Yayınları tarafından yayına hazırlanarak okuyucularının istifadesine sunuldu. Yayın dünyasında, tek kişi tarafından hazırlanan ve Müslümanların siyasi tarihini Hz. Âdem'den günümüze kadar inceleyen ikinci bir örneğin olmayışı, bu çalışmayı daha da anlamlı kılıyor.
İhsan Süreyya Sırma hoca bu çalışmasında, sadece dünya Müslümanlarının tarih boyunca hangi devlet isimleri altında ve kimler tarafından yönetildiklerini anlatmıyor aynı zamanda yaptığı yorumlarla geçmişte yaşananların günümüzdeki anlamına da işaret ediyor ve bundan nasıl dersler çıkarmamız gerektiğine dikkat çekiyor.
Müslümanların Tarihi'nin 1. cildi, "Tarih Nedir?" sorusunun cevabını aramayla başlıyor. Tarihin, Kur'an'dan ayrılması mümkün olmayan, onunla kâim, insanı ideale götüren bir ilim olduğu vurgulanıyor. Âdem (a.s) ile başlayıp kıyamete kadar devam edecek olan tarihin, sadece okullarda okutulan geçmiş hadiseler kronolojisi olmadığını; bilâkis insanoğlunun yaşamıyla çok yakından ilgili ve yaşanan hayatın kendisi olduğuna dikkat çekiliyor. Daha sonra tarihin temel kaynaklarından biri sayılan Kur'an ayetlerinden hareketle ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem'in hayatından başlayıp tüm peygamberlerin hayatları anlatılıyor.
Müslümanların Tarihi'nin 2. cildi, Hz. Muhammed'in İslam'ı tebliğ görevini üstlenmesiyle başlıyor. İslâmî tebliğin kolay olmadığı, işkence çekmeden, ezâ görmeden bu ilâhi görevin yerine getirilemediği, Sünnetullah'ın bu olduğu anlatılıyor. İslâmî tebliğ yüzünden sadece Hz. Muhammed (s.a.s) ve ashabının değil, onlardan önceki peygamberler ve onların ümmetlerinin de bu uğurda işkence çektikleri vurgulanıyor. Daha sonra Hz. Muhammed (s.a.s)'in Medine'de geçen son on senelik peygamberlik döneminin hem sosyal yapılanma hem de askerî cihâdla/savaşla geçtiği anlatılıyor. Cihâdın gayesinin insanları zorla Müslüman yapmak olmadığı, tek amacın Allah'ın mesajının insanlara ulaştırılma gayreti olduğu, bunu önlemeye çalışanlarla mücadele edilmesi gerektiği vurgulanıyor.
Müslümanların Tarihi'nin 3. cildinde, Hz. Peygamber'in vefatından sonra hilafete seçilen Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali'nin yaşadığı dönem ile daha sonra yönetimi ele geçiren Emeviler'in saltanat dönemi inceleniyor. Müslümanların ilk yöneticileri olan ve daha sonra gelecek yöneticiler için en uygun model olduğu için "Örnek Halifeler Dönemi" olarak anılan bu dönemde görev yapan Halifeler'in yönetime getirilişleri ve İslam Devleti'nin temellerinin atıldığı süreç anlatılıyor. Ayrıca, daha Hz. Osman hayatta iken halifeliği düşünmeye başlamış olan Muaviye'nin bir vali olarak devlet başkanı olan Hz. Ali'ye itaat etmeyişinin ictihâd olarak değerlendirilemeyeceğine dikkat çekiliyor ve bu uygulama ile Müslümanların Tarihi'nde bir kırılma yaşandığı ve saltanat döneminin başladığı vurgulanıyor.
Müslümanların Tarihi'nin 4. cildinde, Emeviler dönemini sona erdiren Abbasiler'in saltanat dönemi ile Endülüs Emevileri, Selçuklular ve Haçlı Seferleri inceleniyor. Bu dönemde İslami fetihlerin devam etmesine rağmen birçok İslâmî kavramın sulandırılıp öz anlamından saptırılmış olduğu vurgulanıyor. Özellikle, devlet yönetimi ve saltanat sistemi ile "ulü'l-emr" mües-sesesinin, devlet başkanlarının oyuncağı haline getirilmiş olduğuna dikkat çekiliyor. Klasik ve modern dönemlerdeki saltanatlara ait diktatörlüklerin, kutsal aile ya da zümre imtiyazlarının, zinde güçler dokunulmazlıklarının İslam dışı olduğu vurgulanmaya çalışılıyor.
Müslümanların Tarihi'nin 5. cildinde Osmanlı Devleti inceleniyor. Osmanlı Devleti'nin dünyamızda 'İmparatorluklar Dönemi' diye tanımlanabilecek bir dönemin son temsilcilerinden biri olduğu ve bünyesinde farklı dilden, ırktan ve dinden pek çok topluluğu barındırması bakımından günüm&