Yazları kışa çeviren bir savaş, gelip bir ülkeyi can evinden vurmuştu: Birinci Dünya Savaşı... Korku, gözyaşı, kan, göç, ayrılık ve bolca ölüm vardı. Koskoca Osmanlı Devleti’nin gücünden kuvvetinden artık eser yoktu. Analar yavrularını kınalayıp bir bir cepheye gönderiyordu. Belki de bir daha hiç görmemek üzere... O yangın yerlerinde tertemiz alınlarından vurularak yere serilen o can evlatlar Anadolu’daki gariban analarının ciğerlerine hiç sönmeyecek közler bırakıyordu. Bu közlerden biri de dertli şair Mehmet Akif’in yüreğinde yanıyordu. Onun elinden en çok yazmak geliyordu. Günlerce gecelerce beyni zonkluyor ve sonunda memleketin her köşesinde, cephelerin orta yerinde yaralı ve yorgun gönüllere merhem süren, aşk olan, şevk olan, ümit olan dizeler yankılanıyordu. Akif dizeleriyle şifa dağıttı. Biz onu “İstiklal Şairi” diye iki kelimeye sığdırdık ama o, en az kalemi kadar tesirli yaşantısıyla ikinci bir şiir daha yazdı. Örnek bir hayat şiiri...
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.