Mani Dini (Maneheizm), Mezopotamya kökenli bir peygamber olan Mani (215-277) tarafından kurulmuştur. Doğup büyüdüğü eski Bağdat'da Musevi - Hristiyan bir mezhep olarak bilinen Elkasai'nin bir üyesi olarak yetişen Mani, yaşadığı mistik bir deneyimin ardından topluluk içinde bir dizi reforma girişmiş, ancak çeşitli suçlarla itham edilerek topluluktan ihraç edilmiştir.Kaynaklarda, çok genç yaşta kendisine "Yüce Tanrı, Işık Bahçeleri'nin Kralı" tarafından "İkizim" (Ferakliti) adlı bir melek gönderildiğini ve gönderilen bu tanrısal meleğin ona insanların içine karışmasını ve "Işık Dini" adı verilen yeni bir din yaymasını söylediği aktarılır.
Evrenin yaratılmasında olduğu gibi, her canlı ve cansız varlıkta da ışık ile karanlığın yan yana, iç içe olduğunu söyleyen Mani, herkeste aynı tanrısal ışığın olduğunu; onun ne bir soya, ne herhangi bir kasta ait olmadığını, bu yüzden kişinin yaşamdaki amacınının kendi içindeki güzelliği, bilgiyi beslemesi ve içindeki ışığın yaşamına, varlığına hükmetmesi gerektiğini söylemiştir.
Kurduğu dinsel inançla Mani, başta Zerdüştçülük olmak üzere, Hristiyanlık ve Budacılığın temel ilkelerini, insanlığı çok daha kapsayıcı olarak gördüğü yeni bir inanç sistemi içinde bütünleştirerek çok sayıda insana hitap etmeye çalışmıştır. Mani 277 yılında Sasani İmparatorluğu zamanında dini inancı yüzünden öldürülmüştür. Mani dininin izdeşçileri dinsel inançlarını Güney İran ve Mezopotamya sınırlarını aşarak Mısır, Anadolu, Avrupa ve Asya içine kadar yaymışlardır. Aynı zamanda 8. yüzyılda da Bögü Kağan'ın buyruğuyla Doğu Türkistan'da Uygurların resmi dini olarak varlığını sürdürmüştür.
Bu kitapta Mani'nin başta yaşamı olmak üzere dinsel inançlarının temelleri, o döneme ait tarihsel süreçler ve Mani dininin kutsal kitabına ait metinler bulunmaktadır.
"Mısır'da "İsa'nın havarisi" diyorlardı ona; Çin'de "Işığın Buda'sı" diye isim takmışlardı. Umudu üç okyanusun kıyılarında yeşeriyordu…
Birer sanat eseri olan kitaplarından, coşkusundan, hoşgörü dininden, tutkulu arayışından; insanla, doğa ve ilahi varlıklar arasındaki ahenk çağrısından geriye hiçbir şey kalmadı. Güzelliği vaaz eden dininden -incelikli gölge ışık dininden- yalnızca ağzımızdan hakaret gibi dökülen "Manici" ve "Manicilik" sözleri kaldı."
- Işık Bahçeleri, Amin Maalouf
(Tanıtım Bülteninden)