Hiç şüphesiz Kur’an-ı Kerim, ilahî bir mucize olduğu kadar aynı zamanda edebî bir mucizedir. Kur’an, fesâhat ve belâğat tarihinde eşi görülmemiş bir mükemmeliyette olup klasik literatürün sahip olmadığı birçok inceliği ve güzelliği içeriyor.
Bu çalışmamızla Kur’an-ı Kerim’in, nahiv alimleri ve diğer filologların temel çalışmalarına binaen eleştiriye tabi tutulamayacağını açıkça ortaya koyduk. Tam aksine, Kur’an-ı Kerim, linguistlerin yaptıkları dilsel çalışmalara temel teşkil etmiştir. Ayrıca bu gerçek bütün Arap dili otoriteleri tarafından onaylanmıştır.
İslam fetihlerinin genişlemesi ve Arap olmayan başka toplulukların İslam’a girmeleri, Arapça gramerin derlenmesi ihtiyacını doğurdu. Bu durum Kur’an-ı Kerim ve hadisleri anlamaya yönelik Arap dilini öğrenme eğilimini arttırmıştır.
Nahiv alimleri ve diğer linguistik ekoller, Arap dili kaidelerini derleme sürecinde Araplar tarafından kabul edilmiş toplu ve dağınık halde bulunan diğer bütün edebî literatürü kullanmışlardır. Tabii ki bu malzemenin sâfiyetini bozmamış ve bu işi en iyi şekilde temsil eden kimselerin ağzından çıkmış olması gerekiyordu. İlk başlarda bütün bu çalışmaların iki kaynağı mevcuttu. Bunlar da Kur’an-ı Kerim ve şiirdir.
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.