Yaz mevsimiydi.
Baba oğul, dağın yamacında bir dağ evinde oturuyorlardı. Ev kayalıkların ve ağaçların arasındaydı. Ortalık çok sessizdi.
Evin içi kaba sayılabilecek eşyalarla doluydu. Kitaplar etrafta dağınık bir biçimde duruyordu.
David, evlerinin penceresinden vadiyi, mavi bir göle köpürerek akan ırmağı izlerdi hep. Seyretmeye hiç doyamazdı. Çevrelerinde yol görünmüyordu.
David mutfakta jambonları kızartmış, kahveyi pişirmişti. Babasına seslendi:
“Baba! Haydi gel, yemek ve kahve hazır.”
Babası kalkmayınca onun yanına gitti. Adamcağızı güçlükle yataktan kaldırdı. Birlikte kahvaltılarını ettiler.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.