Mûsikîyi kâinat ile açıklamak, kadîm bir gelenektir. İslâm düşünce dünyasında da mûsikî, kozmik sembollerle ve varlıklarla açıklanır. Bu kadîm bir mûsikî öğretisidir ve İslâm düşüncesi üzerinden devam eder. Kâinattaki her şeyin döndüğü, feleklerin dönerken sesler, nağmeler çıkardığı bilgisi Pythagoras’a ve onun yetiştiği, Hermetik sırriyeti öğrendiği Mısır’daki Memphis Tapınağı’na kadar gider. Hermetik kozmoloji doktrinine göre kâinatta her şey hareket hâlindedir ve Hermes (İdris Peygamber) Pythagoras’tan çok önce kâinatın, Allah’ın muhteşem bir bestesi olduğu fikrini ileri sürmüştür. Hermetizm’e göre kâinatta (kozmosta) boşluk dahi yoktur. Stoacılar ve Platoncuların tersine, kozmos ötesinde de (extra-kosmos) boşluk olmadığı, Hermetizm’in görüşüdür. Bu düşünceden hareketle şunu söyleyebiliriz: boşluğun olmadığı ve hareketin olduğu her yerde sesin olması da mümkündür. Boşluğun olmadığı sonsuz kâinatta, farklı boyutlardaki feleklerin (veya gezegenlerin) hepsi, kendi kütlelerine uygun olarak tiz veya pest sesler çıkaracaklardır. Bu kozmik gerçeklik Kur’ân-ı Kerîm’deki “Kâinattaki her şey kendi lisanlarınca Allah’ı zikretmektedirler” âyetini hatırlatmaktadır ve insanın duyma sınırlarının üzerinde, kâinatta adeta “muhteşem bir ilâhî âhenkli melodi” seslendiriliyor demektir. Bu, sadece Yaratıcı’nın ve O’nun duymasına izin verdiklerinin duyabildiği bir “kozmik zikir” olarak adlandırılabilir ve bize kâinatın âhengini gösterir.
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.