O gece, daha gözleri bile açılmamış şehzadesini, kıymetli taşlarla süslü beşiğinin içinde, hatta Eyüp Sultan Camii’nde düzenlenecek törenle Hz Osman’ın ünlü kılıcını kuşanırken tasavvur etmişti. O gece, şehzadesinin cülûs törenini hayal ettikçe, neşesiz yıldızlar bile ona pırıl pırıl görünmüştü. İşte on sekiz koca yılın ardından hayali gerçek olmuştu. Hânedan artık onun evlâtlarından devam edecekti. Valide Handan Sultan, Mahfirûze, Sultan Osman, Deli Mustafa, onun akılsız annesi… Hepsinin hayali gözünün önünden birer birer geçti… Gülümsedi… Kurdu kurda boğdurmuştu… Yeşil gözlerini salona çevirdi. Bu dairenin duvarları da haremdeki dairelerin çoğunda olduğu gibi, birbirinden harika, üzerlerinde lâle, karanfil, yaprak desenleri bulunan çinilerle kaplıydı. Çinilerdeki mavi renkler o kadar tatlı ve canlıydı ki, insan kendini çiçeklerle bezenmiş bir bahçede sanırdı. Odada kalın mavi kadife perdeler vardı. Kenarlarına altın sarısı sırmalarla süsler yapılmıştı. Câriyeler, altın şamdanların mumlarını çoktan yakmış, salonu loş bir aydınlık kaplamıştı.
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.