20. yüzyıl Rus edebiyatının en güçlü yazarlarından Varlam Şalamov Kolıma Öyküleri’nde, kendi on yedi yıllık Gulag tecrübelerinden yola çıkar; fakat aktarımındaki nesnellik ve serinkanlı tavır sarsıcıdır. Açlığın, yokluğun, hastalıkların ve Sibirya’nın tüm yıkıcılığını, en ufak acındırmaya bile fırsat vermeksizin anlatır ve bu "soğukluğu" tüyler ürperticidir.
Şalamov sefalet, ölüm ve nihayetsiz azaplarla dolu bir dünyada, insanın her ne olursa olsun hayatta kalma mücadelesini, olabilecek en duru ve en çarpıcı biçimde anlatmaktan hiç taviz vermez. Anlatımındaki kararlılık ve özgünlük, insana dair her şeyle birlikte içinde hapsolduğu dondurucu kamp barakalarına ister istemez bir huzme gibi yayılır.
Varlam Şalamov ve başyapıtı Kolıma Öyküleri, Gamze Öksüz’ün Rusça aslından çevirisiyle ilk kez Türkçede…
Acı –hakiki acı– asla anlatılamaz. Hakiki bir öykü ile kendisi bir hakikat olan öykünün arasındaki mesafenin, böylesi can acıtıcı derinlikte bir uçurum yarattığı başka bir örnek yoktur. Şalamov'un eserini yücelten de işte budur. Şalamov’un acı veren sırrı, dikkatinin sadece sarsılmaz detayların buz tutmuş siperlerine çevrilmiş olmasında yatar. İnsan hakkında bildikleri ürkütücüdür. Tüm bunlar aktarılamaz olmasına rağmen yine de o bunları bize aktarabilmiştir.
—László Krasznahorkai
Bu kitap, her biri mücevher değerindeki öykülerle doludur ve bunlar, dünya edebiyatında eşi benzeri olmayan bir mozaik yapıyı oluşturur. Bellekle boğuşması Proust veya Beckett ile mukayese edilebilecek seviyede olan bu eser, bir yazarın olağandışı cesaretini ve tutkusunu sanatın en yüksek seviyesinden sunar.
—John Gray
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.