Knausgaard'dan Kış: Ciltli, Şömizli, Resimli Özel Baskısıyla.
“Knausgaard’ın kendini otobiyografik Kavgam serisinde ifşa etmesi fazlasıyla ilginçti.
Ama Mevsimler serisindeki spekülasyonların tadı bir başka; tabutların neden penceresi yok ki diye sorduğunda ya da seksin bir barbarlık olduğunu söylediğinde bana kalırsa Knausgaard çok daha çekici ve inandırıcı.”
- Anthony Cummins Observer
“Dünyayı kutsal sürprizler ve tutkular diyarına dönüştürüyor Knausgaard. Kış, mevsimlerin en derinine ruhani bir yolculuk.”
- Kirkus Reviews
“Keşke her kız çocuğu Knausgaard’ın kız çocuğu olacak kadar şanslı olsa, böylesine muhteşem hikayelerin daha doğmadan kendisine yazıldığı bir çocuk olsa. Bu olamayacağına göre, çocuklar ve anne babalar Kış’ın ve ona eşlik eden diğer mevsimlerin tadını çıkarmalı.”
- Bookreporter.com
“Knausgaard parlak bir edayla, bir baba adayı olarak, her bir parçada bize dünyanın sanki yepyeni olduğunu düşündürtüyor… Hepsi de nadide bir güzellikle yazıya dökülmüş parçalar.”
- William Leith
“Onun efsane haline gelen Kavgam külliyatından sonra, Mevsimler de Masumiyetin Şarkıları’na dönüşüyor. Okuyucunun zihni yazarın yolunu gündelik şeylerin yavanlığından şeylerin göksel başkalığına doğru nasıl bulduğu karşısında allak bullak oluyor. Knausgaard dünyayı bir kum tanesinde, cenneti de bir yabani çiçekte buluveriyor.”
- Frances Wilson
"Dünyanın hakkında en çok konuşulan anı yazarı. Anılarımızdaki meçhulleri ve geri alınamazları ortaya çıkarırken bütünüyle baştan çıkarıcı."
- Andrew Neather
“Soluk soluğa…. Kimse gündelik hayatı Knausgaard kadar muhteşem anlatamamıştı.”
- The Times
"[Knausgaard] sıradan şeylerin simyacısı… Bu yazar gerçek zamanlı devasa bir yapı inşa ediyor. Çağımızda çok az sanat projesi ilgilenilmeyi bundan daha fazla hak ediyor."
- Dwight Garner, The New York Times
Tadımlık:
“Dante kadar tüyler ürpertici bir şekilde tasvir eden az bulunur, İlahi Komedya’da cehennemin en iç halkası buzla örtülü devasa bir göl olarak anlatılır, burada ölüler yalnızca kafaları yüzeyde kalacak biçimde donup buza sıkışmıştır. Kımıldayamazlar, gözlerindeki yaşlar bile donup kalmıştır. Kımıldatabildikleri tek şey ağızlarıdır. Böylece lanetler okuyabilir veya pişmanlıklarını dile getirebilirler, fakat bedenleri ile destekleyemedikleri bu sözlerin bir ağırlığı, anlamı yoktur. Bana sarhoşların sokaktan gelip geçenlere bağırmasını veya parkta bir yabancıya içini açmasını düşündürtüyor bu; onların sözleri de öfke, çaresizlik, neşe veya içtenlik dile getiriyor olabilir ama hiçbir yere varmazlar, orada, sokaklardaki yaşamlarında sıkışıp kalmışlardır. Sarhoşluk onları bir yandan neşelendirirken öbür yandan esir alır. Son yıllarında babamı işte böyle, içinden çıkamadığı bir tuzakta hatırlıyorum. Onun kışı hiç bitmiyordu; oturduğu evin yalnızca dışında değil içinde de dört bir yandan soğuk rüzgârlar esiyor, sürekli kar yağıyordu. Gözümde böyle canlanıyor o ev. Yatak odasında, merdivenlerinde, mutfağında, salonunda kar fırtınası var. Babamınsa ruhunda kış, zihninde kış, yüreğinde kış.”
KOK - kış
(Tanıtım Bülteninden)