Arkadaşını Davet Et


Kalplerin Keşfi Mükaşefetül-Kulub Tercümesi Tam Metin Tahriçli
Kalplerin Keşfi Mükaşefetül-Kulub Tercümesi Tam Metin Tahriçli
Kalplerin Keşfi Mükaşefetül-Kulub Tercümesi Tam Metin Tahriçli
Kalplerin Keşfi Mükaşefetül-Kulub Tercümesi Tam Metin Tahriçli

Kalplerin Keşfi Mükaşefetül-Kulub Tercümesi Tam Metin Tahriçli (004728)

0.0
Tedarikçi : Minber
Para Puan : 100
İndirim Oranı : %56 İndirim
KDV Dahil : $54.23
İndirimli : $23.86
KDV Dahil : $23.86
Barkod : 009565656552
KÜ-9
Dini Kitaplar

Kalplerin Keşfi Mükaşefetü'l-Kulub Tercümesi Tam Metin Tahriçli



Ürün Özellikleri :

Basım Yılı: 2020
Baskı: 1.Baskı
Cilt Durumu: Ciltli
Dil: Türkçe, Arapça
Ebat: 17 x 24
Kağıt Türü: İthal Kağıt
Sayfa Sayısı: 680
Ağırlık : 874 gr

Önsöz

"Allahü Teâlâ'nın verdiği nimeti, O'nun sevdiği yerde harcamak şükür; sevmediği yerde kullanmak ise nimeti inkâr etmektir."
"Bir sözü söyleyeceğin zaman düşün! Eğer o sözü söylemediğin zaman sorumlu olacaksan söyle. Yoksa sus!"
"Bil ki kalple gıybet etmek, dille etmek gibi haramdır. Bir kimsenin noksanını, kusurunu başkasına söylemek doğru olmadığı gibi, kendi kendine söylemekde caiz değildir."
"Aklı olan kimse nefsine demelidir ki: Benim sermayem yalnız ömrümdür. Başka bir şeyim yoktur. Bu sermaye o kadar kıymetlidir ki, her çıkan nefes hiçbir şeyle tekrar ele geçmez ve nefesler sayılıdır, azalmaktadır. O halde bu günü elinden kaçırmamak, bunu saadete kavuşmak için kullanmamaktan daha büyük kayıp olur mu? Yarın ölecekmiş gibi bütün azalarını haramdan koru!"
"Ey nefsim! Sonra tevbe ederim ve iyi işler yaparım, diyorsan ölüm daha önce gelebilir, pişman olup kalırsın. Yarın tevbe etmeyi bugün tevbe etmekten kolay sanıyorsan, yanılıyorsun."
(Mükâşefetü'l-Kulûb) kalbin iyi ve kötü durumlarını açıklayıp bunlara karşı alınacak tedbirleri, çareleri bildirip bir Müslüman'ın nasıl bir hayata sahip olması gerektiğini anlatmaktadır. Merhumun her eseri gibi bu eserinin de dikkatli okunarak ona göre yaşayışı tanzim etmek gerekir.

İslam alimlerinin ve düşünürlerinin en ünlüsü olan ve ve laquo;Hüccetü’l İslam ve raquo;
c/lakabı ile anılan İmam-ı Gazâli, İran’ın Tûs şehrinin Gazal kasabasında H. 450 (M. 1058) yılında dünyaya gelmiştir. Asıl adı Muhammed bin Muhammed bin Ahmed, künyesi Ebû Hamid’dir. Gazale’ye mensup olmasından dolayı veya bir başka rivayete göre de babasının yün ipliği eğirmek sanatından dolayı ve laquo;Gazâli ve raquo; mahlasıyla meşhur olmuştur.
İmam-ı Gazâli, öğrenimine çocukluğunda kendi memleketi olan Tûs’da fıkıh dersleri alarak başladı. Sonra Cürcan’a giden Gazâli, İmam Ebû Nasr İsmâilî’den bir süre ders aldı. Sonra tekrar Tûs’a döndü.
Memleketinde geçirdiği bu üç seneden sonra, tahsiline devam etmek için za-manının önemli ilim ve kültür merkezlerinden biri olan Nişabur’a giden Gazâli, devrin büyük alimlerinden İmam-ül Harameyn Ebû’l-Meâli el-Cüveynî’nin öğrencisi oldu. Üstün zekâsını ve çalışkanlığını gören hocası kendisine yakın ilgi gösterdi. Burada usûl-i hadis, usûl-i fıkıh, kelâm, mantık, İslam hukuku ve münazara ilimlerini öğrendi.
Nişabur’daki öğrenimini tamamlayan İmam Gazâli, büyük bir ilim ve edebiyat düşkünü olan Selçuklu veziri üstün devlet adamı Nizamülmülk’ün daveti üzerine Bağdat’a gitti. Nizamülmülk’ün topladığı ilim meclisinde bulunan devrin alimleri, Gazâli’nin ilminin derinliğine ve meseleleri açıklamaktaki üstün kabiliyetine hayran kaldıklarını itiraf ettiler. O zaman ortaya çıkan sapık fırkaların mensupları, O’nun yüksek ilmi ve en zor, en ince konuları en açık bir şekilde anlatması, hitabet ve izah etme kabiliyetinin yüksekliği, zekâsının parlaklığı karşısında perişan oluyorlar ve tutunamıyorlardı.
Bu sırada otuz dört yaşında bulunan İmam-ı Gazâli’nin İslamiyet’e yaptığı büyük hizmetlerini gören Selçuklu veziri Nizamülmülk, şimdiki tabirle O’nu Nizamiye Üniversitesi rektörlüğüne atadı. Bu üniversitenin başına geçen İmam Gazâli, üç yüzü aşkın seçkin talebeye gerekli olan bütün ilimleri öğretti. Ebû
Mansur Muhammed, Muhammed bin Es’ad et-Tûsî, Ebû’l Haşan el-Belensî, Ebû Abdullah Cümert el-Hüseynî talebelerinin meşhurlarındandır. Diğer taraftan da çok değerli kitaplar yazan İmam-ı Gazâli, ilim ve devlet adamları ile halk tarafından da büyük bir muhabbet ve saygı görüyor; şöhreti gün geçtikçe yayılıyordu. İmam-ı Gazâli, Medresedeki hocalık görevine dört yıl kadar devam etti.
İmam-ı Gazâli, bu sırada derslerini ve dünya işlerini terk ederek kendisini tasavvuf mesleğine verdi. Hicaz’a gittikten sonra dönüşünde Şam’da, Kudüs’te ve İskenderiye’de bulundu. Memleketi olan Tûs’da ve Nişabur’da dersler verdi.
Elli beş sene gibi kısa bir ömür süren İmam, ömrünün son yıllarını memleketi olan Tûs’da geçirdi. Burada, mensubu olduğu tasavvuf mesleğine mahsus bir dergâh ve yanında bir medrese yaptırarak hayatının sonuna kadar ilim öğretmek, kitap yazmak ve ibadetle meşgul oldu.
İmam-ı Gazâli Hazretleri H. 505 (M. 1111) senesinde Cemâzilevvel ayının 14. Pazartesi günü, büyük kısmını zikir, taat ve Kur’an-ı Kerim okumakla geçirdiği gecenin sabah namazı vaktinde abdest tazeleyip namazım kıldıktan sonra yanındakilerden kefen istedi. Kefeni öpüp yüzüne sürdü, başına koydu. ve laquo;Ey benim Rabbim, Mâlikim! Emrin başım gözüm üstüne ve raquo; dedi ve odasına girerek içeride her zamankinden daha fazla kaldı. Bunun üzerine orada bulunanlardan üç kişi içeri girince, İmam-ı Gazâli Hazretlerinin kefenini giyip, yüzünü kıbleye dönerek ruhunu teslim ettiğini gördüler. Başı ucunda şu beyitler yazılıydı:
Beni ölü gören ve ağlayan dostlarıma,
Şöyle söyle, üzülen o din kardeşlerime:
ve laquo;Sanmayınız ki, sakın ben ölmüşüm gerçekten,
Vallâhi siz de kaçının buna ölüm demekten. ve raquo;
Ben bir serçeyim ve bu beden benim kafesim. Ben uçtum o kafesten, rehin kaldı bedenim.
Bana rahmet okuyun, rahmet olunasınız.
Biz gittik. Bilin ki, sırada siz varsınız.
İmam-ı Gazâli Hazretleri, Tûs şehrinde, meşhur şair Firdevsî’nin kabri yanındaki türbesinde medfundur.
İmam-ı Gazâli, zamanındaki devlet adamlarının ikrâm ve iltifatlarına nail olmuştu. Onlara zaman zaman nasihat ederek ve mektup yazarak hakkı tavsiye et-
miş, Müslümanların huzur ve refahı için duâ etmiştir. Bunlardan Selçuklu sultanı Sencer’e nasihat için şu mektubu yazmıştır:
ve laquo;Allahü Teâlâ İslam beldesinde muvaffak eylesin, nasibdâr kılsın. Ahirette ona, yanında yeryüzü padişahlığının ‘hiç’ kalacağı mülk-i azîm ve Ahiret sultanlığı ihsân etsin.
ve laquo;Dünya padişahlığı, nihayet bütün dünyaya hakim olmaktan ibarettir. İnsanın ömrü ise, en çok yüz sene kadardır.
ve laquo;Cenâb-ı Hakk’m, Ahirette bir insana ihsân edeceği şeylerin yanında, bütün yeryüzü bir kerpiç gibi kalır. Yeryüzünün bütün beldeleri, vilayetleri o kerpicin tozu toprağı gibidir. Kerpicin ve tozunun toprağının ne kıymeti olur? Ebedî sul ve not;tanlık ve saadet yanında, yüz senelik ömrün ne kıymeti vardır ki, insan onunla sevinip mağrur olsun? Yükseklikleri ara! Allahü Teâlâ’nm vereceği padişahlıktan başkasına aldanma!
ve laquo;Bu ebedî padişahlığa kavuşmak, herkes için güç bir şey ise de, senin için kolaydır. Çünkü Resûlüllah (s.a.v.) buyurdu ki: ‘Bir gün adaletle hükmetmek, altmış senelik ibadetten efdâldir. Madem ki Allahü Teâlâ sana, başkalarının altmış senede kazanacağını bir günde kazanma sebebini ihsân etmiştir, bundan daha iyi bir fırsat olamaz! Zamanımızda ise iş o hale gelmiştir ki, değil bir gün, bir saat adalet ile iş yapmak, altmış yıl ibadetten efdâl olacak dereceye varmıştır.
ve laquo;Dünyanın kıymetsizliği açık ve ortadadır. Büyükler buyurdular ki: ‘Dünya kırılmaz bir altın testi, Ahiret de kırılan toprak bir testi olsa, akıllı kimse, geçici olan ve yok olacak olan altın testiyi bırakır, ebedî olan toprak testiyi alır. Kaldı ki dünya, geçici ve kırılacak toprak bir testi gibidir.’ Ahiret ise hiç kırılmayan ebediyen baki kalacak olan altın testi gibidir. Öyleyse, buna rağmen dünyaya sarılan kimseye nasıl akıllı denilebilir? Bu örneği iyi düşününüz ve daima göz önünde tutunuz... ve raquo;
İmam-ı Gazâli Hazretlerinin Güzel Sözlerinden Bazıları
ve laquo;Allahü Teâlâ’nm verdiği nimeti, O’nun sevdiği yerde harcamak şükür; sevmediği yerde kullanmak ise nimeti inkâr etmektir. ve raquo;
ve laquo;Bir sözü söyleyeceğin zaman düşün! Eğer o sözü söylemediğin zaman sorumlu olacaksan söyle. Yoksa sus! ve raquo;
1 Beyhaki, Şuabu'l-İman, h. no: 9729.
ve laquo;Bil ki kalple gıybet etmek, dille etmek gibi haramdır. Bir kimsenin noksanını, kusurunu başkasına söylemek doğru olmadığı gibi, kendi kendine söylemek de caiz değildir. ve raquo;
ve laquo;Aklı olan kimse nefsine demelidir ki: Benim sermayem yalnız ömrümdür. Başka bir şeyim yoktur. Bu sermaye o kadar kıymetlidir ki, her çıkan nefes hiçbir şeyle tekrar ele geçmez ve nefesler sayılıdır, azalmaktadır. O halde bu günü elinden kaçırmamak, bunu saadete kavuşmak için kullanmamaktan daha büyük kayıp olur mu? Yarın ölecekmiş gibi bütün azâlarım haramdan koru! ve raquo;
ve laquo;Ey nefsim! Sonra tevbe ederim ve iyi işler yaparım, diyorsan ölüm daha önce gelebilir, pişman olup kalırsın. Yarın tevbe etmeyi bugün tevbe etmekten kolay sanıyorsan, yanılıyorsun. ve raquo;
İmam-ı Gazâli’nin Eserleri
İmam-ı Gazâli Hazretleri, ömrü boyunca gece gündüz devamlı yazmış büyük bir İslam alimidir. Şeriat, tarikat, felsefe, mantık, kelâm ve hadis konularında ayrı ayrı pek çok eser ortaya koyan İmam-ı Gazâli’nin eserlerinin sayısının 1000’e ulaştığı, Mevdûâtul-Ulûm kitabında bildirilmektedir. Bu eserlerinden en meşhur olanları şunlardır:
•İhyâu’ Ulûmi’d-dîn,
•Mükâşefetü’l-Kulûb (Kalplerin Keşfi)
•Kimyâ-ı Saadet,
•Cevâhir-ül Kur’an,
•El-Münkızü Minad-Dalâl,
•İlcâm-ül-Avâm an İlm il-Kelâm,
•Kitâb-ül-İktisâd fil İtikâd,
•Mizân-ül Amel,
•Tehâfet-ül-Felâsife,
•Mekâsıd-ül-Felâsife.
İmam-ı Gazâli’nin vefatından sonra İslam dünyasının maruz kaldığı Moğol felaketi esnasında yakıp yıkılan binlerce kütüphane içinde hazretin sayısız eseri de yok edilmiştir. Bu sebepten dolayı bugüne kadar eserlerinin tam bir listesi ve tasnifi yapılamamış, ilim dünyası bu konudaki eksikliğini tamamlayamamıştır.
İmam-ı Gazâli’nin, ilim sahasında en verimli olduğu devir, tasavvuf mesleğine girmesinden sonra başlamıştır. Kendisi, El-Münkızü Minad-Dalâl isimli
İMAM-I GAZ ve Acirc;Lİ’NİN HAYATI VE ESERLERİ
kitabında, bütün ilimleri öğrendikten sonra mutlak hakikati ve gerçek kurtuluşu ancak tasavvuf mesleğine girdikten sonra bulduğunu pek güzel bir dille şöyle açıklar:
ve laquo;Yaşım bugün elliyi geçmiştir. Kendimi bildim bileli, bâtınına vakıf olmadığım bir bâtın ehli ve halini bilmediğim bir zâhir ehli bırakmadım. Bir filozof görmedim ki, felsefenin içyüzüne vakıf olmayayım. Meramını anlamadığım bir kelâm ehli yoktur. Tasavvufun sırrına ermediğim bir sofi bırakmadım.
ve laquo;Dinsiz ve kötü bir adam görünce bu adamın neden fasık ve kötü bir insan olarak kaldığını merak edip onun durumunu incelemekten kendimi alamam.
ve laquo;Bu merak benim yaradılışımda vardır. Yoksa benim tercihimden değildir. Bu suretle iman ve itikadım taklit noksanından uzaklaşmış oldu.
ve laquo;Bundan sonra sofiye mesleğine atıldım. Mutasavvıfların eserlerini ve fikirlerini içeren kitapları okudum. Fakat sofiliğin havasına girmenin ilimle mümkün olamayacağını, belki zevk, hâl ve davranışlar ile sıfatları değiştirmekle bu işin mümkün olacağını anladığımdan onların durumlarını gözden geçirmeye başla ve not;dım. Birçok alâkalar ve meşgaleler içine batmış olduğumu gördüm. Meşguliye ve not;timi ve yaptığım işlerimi de gözden geçirdiğimde bunların ahiretçe bir faydası olmayan önemsiz bilgilerden ibaret olduğunu, öğretme hususundaki niyetimin ise Allah (c.c.)’a müteveccih bulunmayıp sırf mevki sahibi olmak, şan ve şöhret sağlamak gayesini takip ettiğini, elimden kaçan fırsatları telâfi etmekle meşgul olmazsam cehennemde kalacağımı anladım.
ve laquo;Bir gün Bağdat’tan çıkmaya ve bu yöreden ayrılmaya karar verir, ertesi gün vazgeçerdim. Ayağımın birini atar, diğerini çekerdim. Ahirete karşı olan ilgim hiçbir sabah o saflığı kazanamamıştı ki, akşamleyin şehvet kuvvetleri hücum ederek o halisliği yok etmesin. Dünyanın şehvet bağları Bağdat’ta oturmam için beni çekerken, imanımın sesi bana şu ikazı yapıyordu: ‘Haydi git, ömründen geriye kalan günler kısadır, yol uzun. Kazandığın ilim ve amel ise riyakârlık ve hayal... Şimdiden ahirete hazırlanmazsan ne zaman hazırlanacaksın? ’
ve laquo;Öbür taraftan şeytan da boş durmuyor, bana şöyle diyordu: ‘Bu şan ve şöhreti, servet ve samanı terk ettiğin takdirde, bir daha bunları nefsin arzu etse de bulamazsın. ’
ve laquo;Bu şekilde altı ay kadar tereddüt içinde kaldım. Dilime bir tutukluk âriz oldu, ders vermekte güçlük çekmeye başladım. Bunun sonucu olarak yemekten ve içmekten kesildim, canım bir şey istemiyordu. Öyle zayıf düştüm ki, beni mu ve not;ayene eden hekimler: ‘Bu derde ilaç fayda vermez. Bu ıstırap ve endişeye sebep olan şeyler atılmalı ki, kalp huzur ve rahata kavuşsun’ dediler.
ve laquo;Bu durum karşısında Allahü Teâlâ’ya sığındım. Yakınlarıma ve tanıdıkla ve not;rıma Mekke’ye gitmeye karar verdiğimi söyledim, elimdeki malı mülkü dağıtıp yalnız nefsime ve çocuklarıma yetecek miktarını yanıma alarak ilk kervanla Bağdat’tan ayrılıp Şam’a gittim.
ve laquo;Ayrılışımı Bağdat’ın birçok alimleri yerdi. Herkes bu gidişimin sebebini daha yüksek bir mevki almaya hamlediyor, bunun bir dinî sebepten ileri geldi ve not;ğini akıllarına getiremiyorlardı. Şam’da iki yıl kadar kaldım. Bu süreyi tasavvuf kitaplarını okuyarak geçirdim. Bir taraftan da nefsimi arıtma, ahlâkımı yücelt ve not;me, kalbimi tasfiye ile meşgul oluyor, Allah (c.c.)’ı zikretmek için gündüzleri Şam Mescidi’nin minaresinin kapısını üzerime kapayarak saatlerce orada kalı ve not;yordum.
ve laquo;Sonra Kudüs’e gittim, orada da her gün Hz. Ömer’in camiine kapanır, üstü ve not;me kapıyı kilitlerdim.
ve laquo;Hac mevsimi gelince Mekke-i Mükerreme’ye gidip hac görevini yerine getirdikten sonra tekrar Bağdat’a döndüm. Orada da aynı şeye devam ettim on sene süren bu hâl sırasında bana birçok şeyler keşfoldu ve açıklandı.
ve laquo;Şu kadarını açıklayayım ki, İlâhi yola ancak sofıyenin takip ettikleri yoldan gitmekle erişmenin mümkün olduğunu yakından öğrendim. ve raquo;


İÇİNDEKİLER

İMAM-IGAZ ve Acirc;Lİ'NİNHAYATIVEESERLERİ 5
ALLAH KORKUSU 11
YİNEALLAH KORKUSU 15
SABIRVEHASTALIK 21
RİYAZETVENEFSANÎŞEHVET. 25
NEFSİ YENME VEŞEYTANLADÜŞMANLIK 29
GAFLET. 32
ALLAH’I UNUTMAK, NİFAKVEFASIKLIK 36
TEVBE 41
SEVGİ 46
AŞK 49
ALLAH’AİTAATVERESULULLAH SEVGİSİ 55
İBLİS VEAZ ve Acirc;BI 62
EMANET 67
NAMAZI HUDÛ VE HUŞÛİLETAMAMLAMAK 72
EMR-İ BİL-MA’RUF VE NEHY-İ ANİL-MÜNKER 77
ŞEYTANIN DÜŞMANLIĞI 84
EMANET VE TEVBE 97
MERHAMET ETMENİN FAZİLETİ 109
NAMAZDA HUŞÛ 117
GIYBETVE KOVUCULUK(DEDİKODU) 124
ZEK ve Acirc;T. 132
ZİNA 136
SILA-İ RAHİM VEANABABAHAKKI 142
ANA BABAYA İTAAT. 154
ZEK ve Acirc;T VE CİMRİLİK 162
TÛL-İ EMEL (UZUN HÜLYALARA DALMA) 166
TAATE DEVAM VE HARAMI TERK ETMEK 170
ÖLÜMÜ ANMAK 177
GÖKLER VE FARKLI CİSİMLER 184
KÜRSÎ, ARŞ, ALLAH'A YAKIN MELEKLER,
RIZKLAR VE TEVEKKÜL 186
DÜNYAYI TERK ETMEK VE
DÜNYA MALININ KÖTÜLÜĞÜ 191
YİNE DÜNYANIN KINANMASI 212
KANAATİN FAZİLETİ 218
FAKİRLERİN FAZİLETİ 226
ALLAH (C.C.)’TAN BAŞKASINI
DOST EDİNMEK VE MAHŞER 241
SÛR’A ÜFÜRÜLME, KORKU VE
KABİRLERDEN KALKMAK 246
MAHLUKAT ARASINDA HÜKÜM 252
MALIN KINANMASI 258
AMELLER, MİZAN VE ATEŞLE AZAP. 264
ALLAH (C.C.)’A İTAATİN FAZİLETİ 281
ŞÜKÜR 289
KİBRİN KÖTÜLÜĞÜ 296
GÜNLERİ VE SAİREYİ DÜŞÜNMEK 307
ÖLÜMÜN ZORLUĞU 313
KABİR VE KABİR SUALİ 319
İLME’L-YAKÎN, AYNE’L-YAKÎN
VE MAHŞERDE SUAL 326
ALLAH (C.C.)’I ZİKRETMENİN FAZİLETİ 330
NAMAZLARIN FAZİLETLERİ 340
NAMAZI TERK EDENİN AZABI 347
CEHENNEMİN MEYDANLIKLARI VE AZABI 366
YİNE CEHENNEMİN AZABI 369
GÜNAHTAN KORKMANIN FAZİLETİ 378
TEVBENİN FAZİLETİ 385
ZULMÜN KÖTÜLÜĞÜ 394
YETİME ZULMETMENİN YASAK OLMASI 398
KİBRİN KÖTÜLÜĞÜ 402
TEVAZU VE KANAATİN FAZİLETİ 406
DÜNYAYA ALDANMANIN BEYANI 411
DÜNYAYI KINAMAVE ONDAN SAKINDIRMA 415
SADAKANIN FAZİLETİ 421
MÜSLÜMAN KARDEŞİNİN
İHTİYACINI GÖRMEK 429 ve emsp;
ABDESTİN FAZİLETİ 433
NAMAZIN FAZİLETİ 437
KIYAMETİN KORKULARI 444
CEHENNEM VE MİZANIN SIFATI 447
KİBRİN VE KENDİNİ BEĞENMENİN KÖTÜLÜĞÜ 451
YETİME İYİLİK ETMEK VE ZULÜMDEN KAÇMAK 454
HARAM YEMEK 458
FAİZİN YASAK OLMASI 465
KUL HAKLARI 471
NEFSİN ARZULARINA UYMANIN KÖTÜLÜĞÜ VE ZÜHD 477
CENNETİN SIFATI VE HALKININ DERECELERİ 483
SABIR, RIZA VE KANAAT. 490
TEVEKKÜLÜN FAZİLETİ 497
MESCİTLERİN FAZİLETİ 501
RİY ve Acirc;ZET VE KER ve Acirc;MET EHLİNİN FAZİLETİ 504
İMAN VE NİFAK (MÜNAFIKLIK) 510
GIYBETVEKOVUCULUĞUNYASAKOLMASI... 516
ŞEYTANIN DÜŞMANLIĞI 523
MUHABBET VE NEFS MUHASEBESİ 527
HAKKI BATILLA KARIŞTIRMAK 532
CEMAATLE NAMAZIN FAZİLETİ 535
GECE NAMAZININ FAZİLETİ 538
DÜNYA ALİMLERİNİN AKIBETİ 546
GÜZEL AHL ve Acirc;KIN FAZİLETİ 552
GÜLMEK, AĞLAMAK VE GİYİM 560
KUR'AN'IN, İLMİN VE ALİMLERİN FAZİLETİ 564
NAMAZIN VE ZEK ve Acirc;TIN FAZİLETİ 569
ANA BABAYA İYİLİK VE EVLADIN HAKLARI... 572
KOMŞULUK HAKKI VE FAKİRLERE İYİLİK ETMEK 579
İÇKİ İÇMENİN AKIBETİ 584
PEYGAMBERİN MİRACI 588
CUM ANIN FAZİLETLERİ 592
KADININ KOCASI ÜZERİNDEKİ HAKLARI 595
KOCANIN KARISI ÜZERİNDEKİ HAKLARI 600
CİHADIN FAZİLETİ 605
ŞEYTANIN HİLESİ 608
SEM ve Acirc; (DİNÎ MUSİKİ) 611
BİD’ATIN VE BATIL GÖRÜŞLERE
UYMANIN YASAK OLMASI 614
OYUN VE EĞLENCE ARAÇLARININ
YASAKOLMASI HAKKINDA BİR FASIL 619
RECEB AYININ FAZİLETLERİ 622
ŞABAN AYININ FAZİLETLERİ 625
RAMAZAN-I MUAZZAMIN FAZİLETİ 628
KADİR GECESİNİN FAZİLETİ 632
BAYRAMIN FAZİLETİ 635
ZİLHİCCE’NİN FAZİLETİ 637
AŞURE GÜNÜNÜN FAZİLETİ 641
FAKİRLERİ MİSAFİR ETMENİN FAZİLETİ 644
CENAZE VE KABİR ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ 648
CEHENNEM AZABI 652
MİZAN VE SIRAT. 656
PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)’İN VEFATI 660

cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR