Bazen her şeyden kaçmak istemez misiniz?
Peki ya çocuğunuzdan?..
Korkunç bir gün geçiren Frida evden çıkıyor. Kahve almak için… Çalıştığı dosyayı ofisten almak için… Ofiste e-postalara cevap vermek için…
Saatin ne kadar geçtiğini fark etmiyor. Ta ki telefonu çalıp kızının karakolda olduğunu öğrenene kadar.
Anneler soru sormak zorunda kalmamalıydı. Annenin sezgileri kuvvetli olmalıydı. Anneler bilirdi. Anneler, sarılmalar arasındaki farka kafa yorarken niyeti dikkate almalıydı. Zaten ebeveynlerin işi, bu görünmez duygusal durumlara kafa yormaktı.
Polisler, Çocuk Koruma Hizmetleri, Sosyal Hizmetler Görevlisi de işin içine girince Harriet babası Gust’a ve sevgilisi Susanna’ya teslim ediliyor.
Frida için yeni bir süreç kapıda. Çocuk Koruma Hizmetleri’nin iyi anne olmayı öğrettikleri eğitim programına alınıyor. Ve Frida iyi anne olmayı öğrenebileceğini kanıtlamak zorunda.
Çünkü Harriet’ı kaybetmekle karşı karşıya.
Büyük harflerle yazılmış cümlelerin bulunduğu slaytlar geçmeye başladı.
Siyah fonda pembe harfli yazılar geçiyordu.
“Şimdi, benim söylediklerimi tekrar edin:
Ben kötü bir anneyim ama iyi bir anne olmayı öğreniyorum.”
Üniversite binası, kurallar, tulum, bot, battaniye, yemekhane, oda arkadaşı, sınıflar, dersler, eğitmenler, replika bebekler… Burası bir okul muydu? Frida iyi bir anne olabilir miydi? İyi neydi?
Jessamine Chan’in The New Yorker’da yayımlanan kurgu olmayan bir makaleden esinlenerek yazdığı bu distopik ve bilimkurgu romanı, mükemmel anneliğin, insan ve kadın olmanın yanında bir bireyin yetiştirilmesinde toplumsal kuralların, göçmenliğin, ayrıştırılmanın, zorbalığın tüm yansımalarını da sorguluyor.
(Tanıtım Bülteninden)