“Seviyorumlar, söz ile değil gönül ile olur. Testide bal varsa ancak o zaman dışına da bal sızar. Sirke olan testiden bal sızdığı nerede görülmüş?”
n
İnsan için varlığın tarihi kendiyle başlar. Bunun sebebi de insanın içinde bulunduğu hayatı kendi yetenekleriyle yorumlama çabasıdır. Bu yeteneklerin bir kısmı doğuştan geleceği gibi bir kısmı da sonradan kazanılmış yeteneklerdir. Sağlıklı bir insanda bu iki unsurun uyum içinde olması ve birbirini tamamlaması gerekir.
n
Sahi insan dediğimiz varlık nedir, kimdir, neyden müteşekkildir?
n
İnsan doğduğu andan itibaren tüm özelliklerini kuşanmış mıdır?
n
İnsanı insan yapan özellikleri geliştirilebilir mi?
n
İnsan kendisi, içinde yaşadığı toplum ve tüm insanlık için ideal bir birey haline nasıl ve neyle ulaşır?
n
Bir insanın hayatına en çok kim etki eder?
n
Bu ve benzeri soruların zaman içinde birçok cevabı verilmiş, verilmeye de devam edecek gibi görünüyor. İnsan her ne kadar bu tür konularda nesnel davranıyorum dese de -karanlık bir çadırda file ilk kez dokunan insanların verdiği cevap gibi- kendi birikim, anlayış ve bakış açısına göre hakikatin farklı bir yönünü dile getirecek, bu da asıl meselenin anlaşılmasının önünde bir engel teşkil edecektir. Aslında yanlış en baştan yapılmakta, anlamaya çalışmamız gereken insanı önce tanımlamaya çalışıyoruz, hakikati parça parça ederek bir kalıba sığdırıp öyle ele alıyoruz.
n
İşte bu çalışmada bu soruların cevabını aramaya çalıştık; yeri geldi insanın biyolojik oluşumunu irdeledik, yeri geldi içinde bulunduğu toplumun bir parçası olan bireyin geçtiği evreler üzerinde düşündük, yeri geldi eğitim sisteminin ve ailenin üzerindeki etkisini ortaya koymak için gayret sarf ettik. Amacımız kesin bir sonuca ulaşmaktan ziyade bu konuda bir farkındalık meydana getirmek, umarım bir tane de olsa deniz yıldızını suyla buluşturabiliriz.
n
n
(Tanıtım Bülteninden)
n