Çocukluğum
Çocukluğum, Maksim Gorki’nin otobiyografik üçlemesinin ilk kitabıdır. Kimi eleştirmenlere göre Gorki’nin başyapıtı olan Çocukluğum, dünya edebiyatında da kendi türünün en seçkin örneklerinden biridir.
Aleksey Maksimoviç Peşkov’u büyük Maksim Gorki yapan yaşam yolculuğuna tanıklık ederken, bu acı dolu yaşamdan damıtılan müstear ismin (Rusçada “acı” anlamına gelen) Gorki oluşuna hak vermemek elde değildir.
Küçük Aleksey’in, doğduğu Nijniy-Novgorod şehrinden babasının ölümü nedeniyle ayrılıp, annesiyle birlikte büyükannesi ve dedesinin yanına gitmesi ile başlayan anlatı, Gorki’nin, “O evin içindeki her şey, kış günü karlarla örtülü sokaktan geçerken beni altına alan bir kızak gibi üzerimden geçiyor, soluğumu kesiyordu sanki,” diye ifade edeceği günleri içerir. Bir yandan peteğine bir masal kahramanını andıran büyükannesinin balı damlayan Aleksey, yaşamın ne denli zor, ne denli acı yüklü olduğunu ilk kez bu yıllarda deneyimleyecektir.
Ancak bu deneyimler onu tüketmek, yılgınlaştırmak yerine ondaki yaşam inancını bileyecektir: “Hayat bizi her an şaşırtmaktadır ama hayvansal artıklardan oluşmuş, fokur fokur kaynayarak pis kokular saçan kalın çöplük katmanıyla değil, insanoğlunun bu çöplük katmanının altından yukarıya doğru çıkmak için zorlayan, iyiye yönelik, parlak, sağlıklı ve yaratıcı güçleriyle şaşırtmaktadır. Daha iyi, daha insanca bir hayatın yeniden doğacağı konusunda bizde sarsılmaz bir umut uyandıran da işte bu güçlerdir.”
Çocukluğum, okuduktan sonra sizinle kalacak eserlerdendir.
Ekmeğimi Kazanırken
Maksim Gorki’nin otobiyografik üçlemesinin ikinci kitabı olan Ekmeğimi Kazanırken, Aleksey’in çıraklık yıllarını anlatır.
Aleksey, ailesinin yoksul düşmesinin ardından kâh bir ayakkabı mağazasında kâh gemide kâh ikon atölyesinde çalışır. Keskin gözleriyle insanları izlerken roman ve şiirle de tanışır ve okumak onun için gitgide bir tutkuya dönüşür. Yalnız, kitaplarda okuduğu insanlarla çevresinde gördükleri birbirine benzememektedir.
İleriki yıllarda sosyalist gerçekçilik akımının öncülüğünü yapacak olan Maksim Gorki 19. yüzyıl Rusyasının ses ve imgeleriyle dolu bu yapıtında, toplumu saran şiddet, amaçsızlık ve düşmanlık için bir çözüm arama çabasını da anlatır.
“Ben insanları çok seviyorum. Kimseye de acı vermek istemem. Ama duygusal olmak doğru değil; korkunç gerçek, güzel yalanların kelimecikleriyle gizlenemez! Hayata doğru! Hayata doğru! Yüreklerimizde ve beyinlerimizde bulunan bütün iyi ve insanca şeyleri hayatın içinde eritmek gerek!”
Benim Üniversitelerim
Maksim Gorki’nin otobiyografik üçlemesinin son kitabı olan Benim Üniversitelerim, ironik ismiyle üçlemenin diğer kitaplarından ayrılır. Çocukluk yıllarında yoksulluğu nedeniyle okulu bırakmak zorunda kalan Aleksey, bundan sonra da herhangi bir formal eğitim almayacaktır.
O, öğrendiklerini doğadan ve insandan öğrenmiştir. Kazancakis’in deyişiyle hiyeroglifle yazılan hayatın anlamı, artık bir delikanlı olan Gorki için de gittikçe netleşmektedir. Fırında çalıştığı yıllarda devrimci öğrencilerle tanışan Gorki, o günleri, “Öğrencilerin sözlerinde, dilsiz düşüncelerimin çınladığını sık sık duyar gibi oluyordum. Ben bu adamlara kendisine hürriyet vaat edilmiş bir esirin sevinçli heyecanıyla bağlandım,” sözleriyle anlatacaktır.
Benim Üniversitelerim, sayısız patron ve iş arkadaşıyla geçen ağır çalışma yaşamı sırasında toplumdaki saf kötülük ve cehaletle sık sık burun buruna gelen Gorki’nin bunlarla mücadelesini ve kendisini karamsarlık ya da yılgınlıktan, devrime ve insan gücüne olan inancıyla koruduğunu anlatan ilham verici bir yapıttır. Ona göre “Tanrıyı icat ettiğine bakılırsa, insan her şeyi başara
Havale ile Ödeme
$17.86
Kapıda Ödeme Nakit
$28.01