Hicaz Demiryolu, sadece şehirleri değil; gönülleri ve kalpleri de birbirine raptediyordu. Bu yüzden inşası, bütün dünya Müslümanları tarafından yakından takip edildi, ta Hind ü Çin’den bile bu yol için yardım geldi.O tarihlerde, bilhassa Türkistanlı hacıların mukaddes yolculuktaki ilk durakları, teberrüken ziyaret ettikleri hilafet merkezi İstanbul olurdu. Şabdan Bahadır, böyle bir yolculukta İstanbul’a uğradı. Bu ziyaretinde, Hicaz Demiryolu için yardım toplandığını duyunca, yanındaki altın rublelerin neredeyse tamamını tasadduk etti. Göstermiş olduğu bu fedakârlık ve gayret-i diniyye sebebiyle de Hicaz Demiryolu Madalyası ile taltif edildi ve berat verildi.Böylece Osmanlı Devleti’nin resmî kayıtlarına giren, hikâyesini bir Kırgızistan seyahatimizde, tam da onun doğduğu topraklarda dinlediğimiz bu bahadır kimdi? Zira hayırseverliğinden ziyade, bey soyundan gelmesi ve kabiliyetli bir asker olması sebebiyle “bahadır” unvanını taşıyordu. Peki, bu unvanı nasıl hak etmişti? Kazandığı askerî-diplomatik başarılarla mı, yoksa halkının Ruslar karşısında daha fazla kırılıp yok olmasına mani olduğu için mi? Belki de hususiyle, medreseler kurup çocukların ilmî ve tasavvufî eğitim almasını sağlamasıydı esas sebep.Hakkında farklı görüşler olsa da en nihayetinde bir halk kahramanı olan ve Sultan İkinci Abdülhamid’in özel olarak hazırlattığı Hicaz Demiryolu Madalyası’na layık görülen Şabdan Bahadır’ı bu ay kapağımıza taşıdık. Üstelik torunu ile yaptığımız röportaj, dosyamızı daha da değerli kıldı.Dikkat çekici yeni bir sayı daha sizlerle. Keyifli ve istifadeli okumalar dileriz.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.