Yaşam yarım kalmış bir aşktır. Hevesle içine dalınan yaşam asla tamamlanmıyor. Önce bir şeyler yarım bırakılıyor sonra yaşamın kendisi. Günlerin ardında bir geçmiş çoğalırken gelecek azalıyor. Bir yerlerde unutuluyor evler, sokaklar, sevdalar, yüzler; belleğin havuzundan taşanlar. Geriye kalanlar yani anımsananlarla yetiniyor geçmiş. Geçmişi de daima öyküler sırtlar. “Unutulmuş zamanların parmak izleri”ni saklarlar. Bir öğretmenin “aklı yaşından kısa” bir öğrencisinin yaşamı yaşı kadar yaşama çabası içinde, derede yitip giden annesini savunmasıdır geçmiş. Ayrılık “uzun bir çizgide bulunan yeni dünyalar” için bile olsa sevdiklerinden değil geçmişten uzaklaşmak değil midir bir genç adamın sancıları? Kendisinden nefret eden babasına bakmak zorunda bırakılan reddedilmiş bir evladın bileylediği bıçaktadır geçmiş. Kocası ölünce, kızı babasının yerine geçen kadının acılarıdır geçmiş. Zampara bir genç erkeğin çapkınlıklarında anne şefkatini araması… Turnalar konar sevdaların çentildiği kızılcık dalına yorgun yılların yaslandığı. Babası gereksiz bir çocuk olasılığı ise birini geleceği hatırlamasına yöneltir geçmişe inat… Birileri çıkar yarım kalan yaşamları teyeller, yamalar; eğreti kalsa da dikişler, tamamlar. Birileri unutulmuş evler, sokaklar, sevdalar, yüzlere rastlar tamamlanır yaşamlar. Sizin ya da başkasının, neresinden bakarsanız bakın yaşam çalıntıdır işte…
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.