Hava kararmaya başlamıştı. Mustafa, tüfekleri çıkarıp yanına koydu. Getirdikleri yemeklerden açtılar ve yemeye çalıştılar. Sonbahar güneşi, köyün yaslandığı dağların ardında kaybolurken koca kayanın üzerinde oturan Zeliha ile Mustafa’nın yüzünü aydınlatıyor; birbirlerine yaslanmış iki âşığın yüzündeki üzüntüyü ışığıyla dışa vuruyordu. İkisi de mahzun bir şekilde, yüzlerine düşen görünür acının farkında olmaksızın güneşin batışını seyrediyorlardı.
Güneş batınca hava serinledi, ortalık sessizleşti. Ağaçlar, kuşlar; tüm doğa sessiz, derin bir uykuya dalmıştı. Zeliha üzüntünün ve soğuğun etkisiyle titredi; Mustafa onun elinden tuttu ve yatağa yatırdı. Üzerine yorgan örttü. İkisi de uzandıkları yerden gökyüzünde parlayan yıldızları seyrederek uyudular.
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.