İran edebiyatında modernizmin öncüsü olan Sâdık Hidâyet’ten karanlık, karabasanlı öyküler... Hidâyet, 1930’lu yıllarda ülke için pembe tablolar çizen yönetime, İran halkının yaşantısını keskin bir gerçeklikle yansıtarak yanıt veriyor; fakirlik, hastalık, batıl inançlar, cincilik, kumalık ve “siga” düzeni, ikiyüzlülük, mistik hayata ve inzivaya kaçış, hayal kırıklıkları, kadının
mal muamelesi görmesi gibi, İran toplumunda kol gezen sorunlara ayna tutuyor. Mehmet Kanar’ın Farsça aslından çevirdiği Üç Damla Kan, Sâdık Hidâyet’i Kör Baykuş, Diri Gömülen ve Hacı Ag a gibi kitaplarıyla tanıyıp seven okurlara yalın bir dünya sunuyor
Geleneksel Doğu toplumunun çelişkileri ve sorunları üstüne kurulmuş ama odağına bireyi alan öykülerden oluşuyor Üç Damla Kan: Şüphe ve güvensizlikle yüklü bir dünyada geçen, aşk ve tutkunun şiddet ve ölümle iç içe geçtiği öyküler.
“Lambanın acımasız ışığında, yanında oturan kadının göz kenarlarındaki kırışıklıkları görüyordu. Bunca sakınmadan sonra şimdi sarı ve ekşi bir şarapla, kaba saçlı, paçavraya dönmüş süslü bir kadın düşmüştü kısmetine. Ruhundaki bu değişiklik dolayısıyla kendini alçaltmak ve tüm acılarının sonucunu ayaklar altına almak, yok etmek istiyordu. Yüce fikirlerin doruğundan en karanlık zevklere atılmayı arzuluyordu. Elâlemin maskarası olmayı, herkesin ona gülmesini, delilikle kendine bir kaçış yolu bulmayı istiyordu.”
(Kitaptan)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.