İnsan, tamiri daha sonra imkânsız virajlar alıyor yanılgılarla. Başı dönüyor. Yalpa yapıyor. Öylece yürüyor uzun süre. Ayak- ları sürçüyor. Ardında perişan zikzaklar bırakıyor. Bu izleri silmek mümkün mü peki? Takvimden yırttığımız yaprakları gerisin geri yerine yapıştırmanın ne anlamı olabilir ki? Yapıştırabilir miyiz? Onlar birer takvim yırtığı artık. Yaşamak, takvim yırtıklarının arasında gömülüp gitmek gibi bir şey değil mi? Yine de hayatı yaşamakla, yaşadıktan sonra tanımlamak aynı netliği içermiyor. Dilimiz ve düşüncemiz, hayatımızı izliyor.
Takvim Yırtıkları, Nuri Pakdil’e ve onun bütün dünyası, davası olan Edebiyat dergisinin son yıllarıyla ardından gelen zorlu senelere ışık tutuyor. Bilinmeyen bir tarih, Hüseyin Su’nun şahitliği ve sözleriyle ilk kez gün yüzüne çıkıyor. Takvim Yırtıkla- rı, bir yandan portre, günce, poetika özelliklerine sahipken diğer yandan eşsiz bir yol haritası.
(Tanıtım bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.