“İnsan olma yolunda hangi kavramlar kulağa hoş geliyor?”, “Yaşadığımız evrenle ruh bütünlüğünü nasıl sağlayabiliriz?”, “Duygu dünyamıza yön verebilirsek, başarı kaçınılmaz mı?” vb. soruları çoğaltmak mümkün. Mühim olan; soruların girdabında savrulmadan ve yitmeden, yitirilmiş olanı yeniden keşfederek, ve belki de onu ilk kez icat ederek, kadim insanlık düşünü, mümkünler evrenine dahil etmek…
n
Gündelik yaşamda ıskaladığımız ve farkında olmadığımız bir bilinçle hareket ediyoruz çoğu zaman. Materyalist dünyanın koşuşturmasında yaprak yeli gibi savruluyor muyuz, yoksa iç sesimizden güç mu alıyoruz?
n
Evren-öz dengesini kurabildiğimizde, benliğimizi serimlemiş oluruz. Varoluşumuzu mümkün kılan zaman-mekân diyalektiği; yaşamımıza biçim veren kişiler, olaylar, duygular ve fikirler; ruhumuzu, bedenimizi ve aklımızı yaşam sevinciyle tazeleyen karşılaşmalar; olayların akışı ve anlam bütünlüğü, sonsuz olanak ve olasılıkla bizi neşeli bir geleceğin eşiğine davet ediyor… Etkilenme kapasitemizi cesaretlendirdikçe, hayat bize yön vermiyor, biz hayatı yontarak mümkün kılıyoruz…
n
Sihirbazın sihir çubuğu elimizde parladıkça yükseliyor; yükseldikçe yeğinleşiyoruz…
n
İçime dünyalar sığdırdım,
Yıldız tozlarını, yağmur ormanlarını.
Sel gibi aktım, havaya doldum,
Esti rüzgârlarım uğultulu tepelerde,
Değdim toprağa, çıktım arşa…
n
n
(Tanıtım Bülteninden)
n