Türk kültürü, uzun süren tarihi geçmişi sayesinde farklı coğrafyalarda varlığını sürdürmüş ve her bir devlet, kendisinden sonra gelen nesle zengin bir kültür mirası devretmiştir. Türk milletinin en önemli özelliklerinden biri savaşçı bir ruha sahip olmasıdır ve bu ruh, İslamiyet'le birleşince manevi bir boyut kazanmıştır. Bu yönüyle de Türk milletinin kültür ve tasavvur dünyasında savaş ve savaş malzemeleri çok önemli bir yer tutmuştur. Edebî metinler vasıtasıyla da bu gelenek, kültürel ve manevi hasletlerini koruyarak sonraki nesillere aktarılmıştır. Bu edebî aktarımda yeryüzünde en çok kullanılan avlanma ve savaş silahlarından biri olan "ok" ve "yay" kullanımı çok önemli bir konuma sahip olmuştur. Bu özelliklerine ek olarak ok ve yay, Türkler arasında bir hâkimiyet ve adalet sembolü niteliğini kazanmıştır ve bozkırlarda geçen çetin savaşların doğurduğu koşullar neticesinde okçuluk ile ilgili birçok eser kaleme alınmıştır.Meydân Şeyhi olan Abdullah el-Kâtib, İstanbul Okmeydanı'nda meydânı koruyan, okçuluk ve atıcılık geleneğini bu alanda yaptığı çalışmalarla ve yazdığı eserlerle yeniden dirilten önemli bir tarihî aktördür. Bu bağlamda Abdullah el-Kâtib tarafından yazılan elinizde tuttuğunuz Tezkire-i Rumât adlı eser okçuluk alanında yazılmış en önemli eserlerdendir. Bu eser, bir yandan dönemin yaşayan okçularını belirleme, okçuların menzil, nişan ve ayak taşlarının yerini öğrenme bakımından okçuluk tarihine ışık tutarken bir yandan da okçuluğa dair terim ve deyimleri anlamayı kolaylaştıran bir niteliğe sahiptir.
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.