sessizliğin içinden yol gösteren o el,serin sabahlarındabir aralık bulacakbu ışık labirentinin içinde.
“... ilişkisinin sonsuza dek ‘yalnızca bu kadar ve böyle’ süreceğini kabullenmiş, ilk zamanlardaki o tüylerini diken diken eden abartılı hislerini terbiye ederek; bu karşılaşmaları, panik atak krizlerinden doyum anlarına çevirmesini bilmişti. Hoşnuttu da. Kabullenmek alışkanlığı, alışkanlık da kabullenmeyi besleyip, ilk bakışta fark edilmeyen bir dengeyi doğurur çünkü; aşkın stoacı ölümünü yani...”
Romanın geçtiği ana mekân, Ankara Kızılay Meydanı.
Kahramanımız bir kent gezgini. Perşembe gününe denk gelen iki randevusu için işyerinden ‘bir günlük’ izin alıyor. Geleceğini şekillendirecek birkaç konuda karar vermesine yardım edeceğini düşündüğü her iki buluşma da onun için çok önemli.
Bu ‘bir günlük gezintiye’ şahitlik etmeye niyetlenen okuyucu, Ankara Kızılay’da ilk bakışta fark edilmeyen detayları da izleyebileceği bir yürüyüşün içinde olacak. Bir tür ‘görüntüler albümü’ olan roman, Kızılay’ın sosyokültürel ve psikolojik dinamiklerini gözler önüne sererken, geçtiği coğrafyanın günlük yaşamına da ayna tutuyor, diğer bir deyişle: Kızılay ölçeğinde milyon tane Türkiye görüntüsü...
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.