Biliyordum. Yalnız değildim bu şehrin içinde. Yaklaşan zamanı ensemdeki sabahlarla değişiyordum her uzun pazar. Olur ya, akşamı edince aynı bahçede uyanıyorduk. Hafta dediğin tamı tamına yedi düdük, işte böyle başı salladık durduk. Bir köşeden çıksın istedim mi? Bunun çaresi neydi düşündüm mü…İşte orası kalabalık. Fakat çok iyi biliyorlardı beni. Hisler sabah eskir, düşler yok olur.
Beni maviliğimden uzağa koyan tavuk da işte böyle bir sabah yanaştı kafese. Git git dedi. Gıt gıt da demiş olabilir. Fakat ben git git gidebildiğim kadar gittim. Anama da yazmıştım çoktan, birkaç gün olmuştu… Üşüdüm. Eksik yapraklı ay çiçeği gibi büktüm güneşi. Ne bilirdim o güneşin arkası karanlık. Hikâye hazin, yoksul bir çocuk. Dinlesen ne dinlemesen ne? Yazsan içi kahır, okusan aklın kalır. Sevmek birini böylesine bir yük. Bir fincan tuz ruhu. Sevmek, hele maviliği… demirden demir bir gemi güvertesi. Çıkar yürek meydana, işin yoksa boya dur.
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.