Kurum nedir?
Kurumlarla kurduğumuz ilişkilerin doğası nedir?
Kurumların varlık sebebi, işlevleri midir?
Norm sistemleri olarak tanımlanabilirler mi?
Yoksa tekrarlı pratiklerden mi ibarettirler?
Sosyal Yapı ile sosyal kurum aynı şey midir?
Sosyal kurumların uyguladığı gücün kaynağı bizzat kendileri midir?
Üyelerin kurumla ilişkisi nasıl tesis olur?
Dışardakiler kurumları nasıl tanırlar?
Kurumlar, bedenlere ve hafızalara nasıl nakşolur, ne türden izler bırakırlar?
Bu türden soruların yanıtlarını verirken geleneksel tüm kavrayışları sorunsallaştıran elinizdeki çalışma, kurumların sosyal gerçekliğinin sırrını yapılar ile failler arasındaki dolayımlayıcı karakterinde buluyor. Sosyal tarih aynı anda hem yapılarda hem de bedenlerde cisimleşir, bu yüzden kurumun sosyal gerçekliğinin nesnel ve öznel momentlerini bir arada kavramak gerekir. Kurumlar, bir yandan yapısal belirlenimin zemini olarak, diğer yandan sosyal eylemlerin olay yeri olarak tecessüm ederler. Dolayısıyla bu çalışmanın temel iddiası; kurumları bu çifte gerçekliği içerisinde kavrayacak bir sosyal ontolojinin girişiminin, sosyolojik realizmin Marksist ve Durkheimci kaynaklarının özgün bir birleşimini gerektirdiğidir. Metateorik bağlama da taşan bu ilişkisel realist sosyal teori mesaisinde, M. Mauss’tan M. Halbwachs’a, P. Bourdieu’den E. P. Thompson’a, E. O. Wright’tan R. Bhaskar’a pek çok sosyal düşünür arzı endam edecektir.
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.