İbnü’l-Arabî’nin müstesnâ talebelerinden İbn Sevdekîn’in kaleme aldığı bu eser, Şeyh-i Ekber’in meşhur kitabı Fusûsu’l-Hikem’in bölümlerinden ‘İdrîs Fassı’nın adını taşımaktadır. Eser’in ana konusu, İbnü’l-Arabî’nin “İdrîs Fassı”nda anlattığı ‘yücelik’ (yükseklik) meselesinin mürîdi ilgilendiren yönüdür.
İdrîs peygamberin feleklerin kalbi olan Güneş feleğine, dördüncü semâya yükselişi, müridin vücûd âleminin merkezi olan kalb mertebesine yükselişine işâret eder. Bu aynı zamanda İdrîs peygamberden, mürîdlere mânevî bir mirastır. İbn Sevdekîn’e göre mürîd bu yükselişi gerçekleştirebilmesi için, zikir, halvet, mücâhede ve riyâzâta yönelerek, bir tezkiye yapmalıdır. Çünkü âyete göre “Nefsini tezkiye eden kurtulmuş, onu kötülüklere daldıran da ziyan etmiştir.” Tezkiye mürîdin iç âleminde bir tür yükselişidir. Kişi ancak tezkiye sâyesinde önce bir arınma gerçekleştirir, ardından mânevî mertebelerde ilerler.
İbn Sevdekîn, tezkiye yapan müridin her bir mertebede ne gibi keşiflere erişeceğini anlatır. Ardından, tezkiyenin zikir ve halvet ile gerçekleşeceğinden bu konuyu şeyhi İbnü’l-Arabî’nin eserlerinden seçme metinlerle îzâh eder. Ona göre mücâhede, zikir ve halvet ile gerçekleştirilen tezkiyenin amacı ise vehbî ilim sahibi olarak mârifetullaha ermektir.
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.