Kararsızım, yaygın kullanımıyla “78’liler” mi doğru, daha seyrek kullanılan “74’lüler” mi, yoksa üç aşağı beş yukarısıyla “60’lılar” mı demeli? Yaşayanlarla mı tanımlanmalı, yaşananlarla mı bir kuşağın yılca adlandırılması? Önemli olan bu değil, “bizim kuşağın” yaşadıklarının tekrarlanmasının imkânsız oluşu. Ortam, genel atmosfer bir gün çok benzer hale gelebilse de, o nesnel koşullar, o iklim, bir daha yaşanamaz. O insanlar bir daha yaşayamaz. Anlatmaya yelteniyor, en fazla sezdirebiliyor, arşivleştiriyor, bir nebze belgeselleştiriyor, ama bugünün koşullarında, o insanların algılanması açısından çaresiz kalıyorsunuz. Hele o kahrolası nostalji küçültücülüğü! Hele o kenara çekilenlerin çirkin “hey gidi”ciliği! “O insanlar” dedim. Her şey silinsin isterse, bu kalsın.
n
“Buhar inkılâptır. Buğu inkılâbın öksüz çocuğu. Buhar korkutucu bir gücün ortalığa çıkmasıdır. Buğu, ince bir tabakanın soğuk yüzeylere tutunması. Buğu, hep buharı özler, onun çelimsiz parçası olarak yolunu kesiştirir.
n
“Cümle libastan soyunmuş, üryan, zâmirin aşikâr etmiş girdiler kavgaya bizim çocuklar ve buğu, encam tavı gelsin demirin diye yürüdüler uğultulara. Erişsindi su galeyan noktasına, doğrulsundu yedi kat yerin altından onlar. Buğu özlüyordu suyun buhara inkılâbını, bir el üstüne bir kalp mi çizer, silip dışarıya mı bakar, ne fark eder…
n
“Böyle bir demdi o, biz de o dem, bilmemkaç numaralı bildiride adı geçen çocuklardık.
n
“Buğu bizden bir yaş büyüktü…”
n
n
(Tanıtım Bülteninden)
n