“Ben hain değilim, ölsem de gitmem,” demişti Abdülmecit Hanımız. Ama gidiyorduk. Sessizlik içinde yankılanan hıçkırıklarla doluydu vagonlar. Yol uzun… Avrupa’nın çeşitli diyarlarına gidecek, kaderlerimizi yeniden yazacaktık. Zordu. Büyük bir imparatorluğun varisiydik. Her şey emrimize amade, herkes bize hayran. Maddi manevi bir mükemmellik içindeydik. Ve ansızın hepsi bitti. Rüya gibi. Berzah değiştiriyorduk biz. Form değiştiriyorduk gözler önünde. Buhar oluyorduk. Yolculuğun nerede biteceğini hiç merak etmedim. Arada annemi süzdüm sadece. Ağlamaktan gözleri şişen validemi belki biraz daha toparlamış görürüm diye. Saatler saatleri kovalıyordu, herkesin tek bir derdi vardı.
“Şimdi ne olacak?”
Unutulmaz olmak için bir an unutulmak gerekti belki de. Ülkesinden uzakta, güvercin saflığında yüreklere bir nebze su serpmesi ümidiyle…
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.